10.𝕭ö𝖑ü𝖒

4.5K 89 10
                                    

"GÜZEL ŞEYLER HİÇ BİTMESİN; MESELA SENİN SEVGİN."

Nefesim kesiliyor konuşamıyordum elini sırtımda gezdiriyordu. "Bu ne kızım neden sırtın açık senin? Sen beni deli mi edeceksin lan!" Gözlerimi, gözlerine diktim. "Sen ne saçmalıyorsun Göktuğ? Sana mı soracağım ben ne giyeceğimi? Sen benim hiçbir şeyim değilsin anlasana sen bana karışamazsın! Ne bu onu giyemezsin bunu giyemezsin sen işine bak Göktuğ anladın mı?" Üzerime doğru yürüdü. "Kızım bana bak ben Göktuğ Özkaya'yım ne istiyorsam onu yapacaksın sen!" Ondan kaçmak mı? Söz konusu bile olamaz.

Ben de onun üzerine doğru yürüdüm. "Ben de Gökçe Özdemir'im kimseden korkmam duydun mu mafya bozuntusu?" Yüz, yüze gelmiştik gözlerimiz birbirine kilitlendi ondan korkmamam hoşuna gitmişti ama benim ona yaklaşmam nefesimi kesiyordu çekiliyordum ona karşı bu hiç iyi değildi ona bakmayı bıraktım. "Yarın buradan gideceğim benden uzak dur Göktuğ! Git arkadaşlarınla ilgilen ben ne istersem onu giyerim istersem şort giyerim sanane?" "Hele bi giy Gökçe hele bi giy bak o zaman senin bacaklarını kırmıyor muyum!" Dudaklarımdan bir kahkaha kaçtı. "Görelim bakalım mafya bozuntusu ne kadar ileri gideceksin!"

Göktuğ yanıma yaklaştı bu söylediğim hoşuna gitmedi galiba elini belime sardı benim inadıma yapıyordu eli tenime değiyor bu onun hoşuna gidiyordu ama benim hiç hoşuma gitmiyordu elimi, elinin üstüne koydum. "Çek elini Göktuğ!" "Ne oldu güzelim hoşuna gitmedi mi?"
"Sana çek elini dedim Göktuğ!" Elinin üstüne koyduğum elimi arkadan kavradı sonra diğer elimi de arkadan tutarak birleştirdi. "Göktuğ elim acıyor bırak canımı yakıyorsun!" O elimi daha çok sıkıyordu boynuma doğru yaklaştı nefesini boynuma üflüyordu canım acıyor bir taraftan da tarifsiz bir şeyler oluyordu. "Sen demedin mi Gökçe ne kadar ileri gideceğimi?"

Boynumdan öptü. "Göktuğ ne yapıyorsun sen? Bırak beni!" Kulağımın altından öptü ben yapma dedikçe o daha fazlasını yapıyordu bana ne kadar ileri gideceğini gösteriyordu. Yanağımdan öptü sonra dudaklarıma geldi oradan da öptü gözlerimden bir damla gözyaşı damladı. Gözyaşım onun yanağına düşmüş olacak ki gözlerini, gözlerime dikti ağlıyordum beni öyle görünce ellerini çekti. "Gökçe özür dilerim ne olur ağlama." "Göktuğ çık dışarı seni görmek istemiyorum!"

Bağırıyor bir taraftan da gözyaşlarımı siliyordum. "Sana ne benden git içerideki sevgiline bak sen bırak beni ben senin hiçbir şeyin değilim ne olur beni bırak ailemin yanına gitmek istiyorum!" Ayakta duracak hâlim bile yoktu kendimi yere bıraktım. O da kapıyı çarparak dışarı çıkmıştı oturduğum yerden kalkıp gözyaşlarımı sildim. Mutfaktan çıkarak odaya gittim hemen banyoya attım kendimi elimi, yüzümü yıkadım onun istediği gibi olmayacaktı hiçbir şey üstümdeki elbiseyi çıkardım dolaptan bir tane şort bir tane sweat alıp giyindim saçlarımı da açık bıraktım biraz fazla makyaj yaptım.

O süslü kıza hiçbir şey söylemiyorsa bana da söylemeye hakkı yoktu mafya bozuntusunun "Ne diyorsun kızım ya yedin kafayı?" diyerek aynada son kez kendime bakarak aşağı indim ortalıkta hiç kimse görünmüyordu ne kadar iyi kurtuldum hepsinden mutfağa gidip bir kahve yaptım sonra balkona çıktım Beyefendi dışarı çıkmama bile izin vermiyordu çok güzel bir manzarası vardı olduğumuz yerin dağlar, ağaçlar çok sakin görünüyordu ama bir taraftan da sessizliğin altında çok büyük bir gürültü barındırıyordu.

Evin orman tarafına doğru baktım patika yolundan sesler geliyordu kafamı kaldırdım Göktuğ'un arkadaşları at üstünde eğleniyor ve yarış yapıyorlardı yanıma hizmetçi kadın geldi. "Gökçe Hanım bir isteğiniz var mı?" "Hayır yok." "Göktuğ Bey arkadaşlarıyla at binmeye gitti biraz geç geleceklermiş size yemek hazırlamamı söyledi." "Neden geç gelecekler ki?"
"At bindikten sonra kamp yapıyorlar da." "Tamam ben de at binmek istiyorum." "Olmaz Gökçe Hanım Göktuğ Bey çok kızar." "Sence bu umurumda mı?"

Kadın ciddi olduğumu anlamış olacak ki "Kahya'ya söyleyeyim size bir at ayarlasın ama bir şartla Gökçe Hanım yanınızda biri daha olacak." Kafamı salladım odaya gidip üstüme giyecek bir hırka aldım ve aşağı indim at hazırdı bembeyaz çok güzel bir attı saçları nazar boncuklarıyla örülü muhteşem bir şeydi atın yanına doğru yürümeye başladım. "Kızım bu at çok huysuzdur ama başka at kalmadığı için bunu sana veriyorum çok dikkat et."
"Tamam bir şey olmaz." Kahya beni ata bindirdi atı çok sevmiştim çok sakindi. "Benimle gelecek kişi kim?" "Selim Bey gelecek." Selim Göktuğ'un arkadaşı değil miydi? Niye onlarla değildi? Neden beni kolluyordu? Neden olacak benim kaçmamı engellemek için.

"Gidelim Gökçe." O önden ben arkadan orman yoluna girmiştik. "Nereye gitmek istersin Gökçe?" "Göktuğ'dan uzağa, en uzağa onun beni göremeyeceği bir yere." "Maalesef Gökçe öyle bir yer yok ama seni kimsenin bilmediği sadece Göktuğ'uyla ikimizin bildiği yere götüreyim mi?"
"Olur yarışalım mı?" "Olur Gökçe ama kaybedersen ne istersen onu yaparım."
"Ama ben kazanırsam ben de sen ne istersen onu yaparım." Gözlerini kırptı. "Anlaştık o zaman." Yarışa başlamıştık yan yana gidiyorduk bu muhteşem bir şeydi yarışacağımız yere kadar gittik berabere kalmıştık beni götürdüğü yer şelale gibi bir yerdi atlardan indik buraya gelirken yolda Göktuğ'ları görmüştük sarışın yelloz bizi görünce sırıtmış hemen mafya bozuntusunun koluna yapışmıştı.

"Burası bizim Göktuğ'uyla gizli yerimizdir." "Neden beni getirdin o zaman kızmasın sana mafya bozuntusu." "Kızmaz biliyor çünkü at binmeye çıktığını o istedi buraya gelmeni." "Nasıl yani? Neden?" "Bilmiyorum." Selim atına doğru yürüyordu. "Nereye gidiyorsun Selim?" "Benim biraz işim vardı Gökçe onu unutmuşum sen dönersin eve değil mi?"
"Ya kaçarsam kızmaz mı mayfa bozuntusu?" "Onu da artık ona sorarsın Gökçe." diyerek yanımdan uzaklaştı neydi bu şimdi? Hiçbir şey anlamadım.

Şelalenin başına geldim aşağı doğru bakıyordum acaba buradan düşsem ondan kurtulur muyum ya da kurtulmak istiyor muyum? "Ooo bakın burada kim varmış?" Arkamı sesin geldiği tarafa döndüm Göktuğ'un yanındaki kızdı hani bir tek onlar biliyordu burayı? Demek ki sevgilisi de biliyormuş ben neden şaşırıyordum ki şelalenin oradan ayrılıp atın yanına doğru yürümeye başladım kızın yanından geçerken kolumdan tuttu. "Ne var, ne oldu? Bırak kızım kolumu canına mı susadın sen?" Kız kolumu daha çok sıkmaya başladı. "Göktuğ'dan uzak dur kimsin bilmiyorum ama ondan uzak dur."
"Ben senin Göktuğ'unu ne yapayım kızım? Çek o elini kolumdan kırmayayım elini duydun mu?"

Elini kolumdan çektim ve yürümeye devam ettim o da arkamdan bağırıyordu. "Sevgilimden uzak dur duydun mu? Senin gibi kızları iyi tanırım sevgilime yapışırsınız para için hem özel yerimize geldiğine göre var bir şeyler." Ne diyordu bu kız ya? Benim sabrımla mı oynuyordu yürek mi yemişti? Başka açıklaması olamazdı zaten onu hiç dinlemeden atı sürdüm bir taraftan da kendime kızıyordum benim burada ne işim vardı? Kız doğru söylüyor atı dörtnala sürüyordum birden karşıma Göktuğ çıktı siyah görkemli atıyla bir bana, bir de ata bakıyordu. "Sen bu ata nasıl bindin? "Niye bu da mı sevgilinin? Kusura bakma ama başka at yoktu bilseydim binmezdim." Afallamış gibi yüzüme bakıyordu. "Ne diyorsun Gökçe ne sevgilisi?" "Seni dinlemek istemiyorum mafya bozuntusu çekil yolumdan." Atın dizginlerini daha sıkı tutuyordum ciddi olduğumu görünce hemen yolumdan çekildi sürüyordum ama nereye gittiğimi de bilmiyordum.

Salak olduğumu düşünüyordum benim burada ne işim vardı? Neden buradaydım ben? Yine ağlamaya başlamıştım ben de bu aralar ne kadar çok ağlıyordum neler oluyordu bana böyle? Arkamdan sesler geliyordu arkamı döndüm Göktuğ da peşimden geliyordu. "Gökçe dur artık düşeceksin."
"Git başımdan mafya bozuntusu seni görmek istemiyorum." "Dur yoksa çok fena olacak!" "Niye?" Hâlâ peşimden geliyordu sevgilisi orada kalmıştı. Kaçmamdan mı korkuyordu acaba? Birden bir yerden silah sesi duyuldu artık ne olduysa o anda at korktu ve beni üstünden attı başımı taşa vurmuştum gördüğüm en son yüz Göktuğ'un yüzüydü.

Oy ve yorumlarınızı esirgemeyin lütfen çünkü en büyük motive kaynağı okurların düşünceleridir.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere 👋

'ɢöᴢʏᴀşɪ'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin