27.𝕭ö𝖑ü𝖒

1.4K 42 10
                                    

"NEYİN VAR? SORUSUNA; SEN YOKSUN! DİYESİM VAR BİLDİĞİN GİBİ DEĞİL."

Gözlerimi hasta odasın da açmıştım en son yere düştüğümü hatırlıyordum hemen elimi karnıma koydum ona bir şey olmamıştır inşallah gözlerim birilerini aradı ne Göktuğ, ne de Doktor vardı. "Bebeğim inşallah beni bırakmamışsındır." İçeri Doktor girdi. "Uyanmışsınız Gökçe Hanım kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" "İyiyim Doktor Bey bebeğim nasıl? O da iyi mi?" Doktor gözlerini, gözlerimden çekti ve başını yere eğdi o anda bir şey olduğunu anlamıştım. "Maalesef Gökçe Hanım bebeğinizi almak zorunda kaldık bebeğiniz gelişmemişti sıkıntılı bir hamilelik mi geçirdiniz?" Kafamı salladım Doktor dışarı çıktı. Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı ellerimi karnıma koydum bebeğim beni bırakmıştı hepsi onun yüzünden o her şeyimi aldı benden karşıma çıkmaya da korktu galiba gelmemişti bütün gün hastane odasın da ağladım. Akşam üstü hastaneden çıktım beni almaya Selim geldi onu sorduğum da bilmediğini söyledi kaçmıştı yine yanımda olmak yerine beni bırakmıştı yanımda olsa belki bir şeyler olabilirdi ama yoktu. Eve gelmiştik odaya gidip duşa girdim üzerimi giyindikten sonra saçlarımı kuruttum bebeğim aklıma geldikçe ağlıyordum böyle bir hafta geçmişti Selim geliyor hâlimi, hatrımı soruyordu ama Göktuğ yanıma hiç gelmemişti telefonla bile aramamıştı neredeydi merak ediyordum Güneş'le miydi acaba? Aklımı kurcalıyordu. Bugün Selim gelecekti Göktuğ'un nerede olduğunu mutlaka öğrenecektim. Bir hafta içinde bebeğimin acısı dinmemişti ama sızlaması geçmişti salonda otururken bir araba geldi pencereden baktım Selim gelmişti içeri girdi. "Nasılsın yenge?"
"Ne yengesi Selim bana yenge deyip durma demedim mi sana?" "Tamam Gökçe ya nasıl durumlar?" "İyiyim şimdi bana abinin yerini söyleyeceksin o zaman daha iyi olacağım."
"Olmaz Gökçe söyleyemem abim beni öldürür."
"Selim söylemezsen ben seni öldüreceğim!"

Biraz ofladı sonra ağzında bir şeyler geveledi. "Selim hadi söyle onunla görülecek hesabım var." "Ama benden öğrendiğini söylemeyeceksin ve başını belaya sokmayacaksın! Abimin başı bela da bile olabilir sen kendini tehlikeye atmayacaksın duydun mu?"
"Tamam Selim ya abartma bu kadar alt tarafı İstanbul da bir yerdedir sanki çok uzaktaymış gibi bahsediyorsun."
"İstanbulda mı? Hiç sanmıyorum Gökçe Göktuğ Roma'da kumarhanede bir iş çıktı onu düzeltmek için gitti ne zaman geleceği belli değil sana bunu söylememem lazımdı ama olmadı." "Yok artık Selim Roma'ya nasıl gideceğim?"
"Ne yanına mı gideceksin? Saçmalama gidemezsin."
"Gideceğim Selim eğer sen yollamazsan ben de Pars'la giderim Göktuğ çıldırır biliyorsun sonra o biricik abin katil olur olmadıysa sanki." Selim güldü onu tehdit ettiğimi anlamıştı beni yalnız bırakmasının bedelini ödeyecekti! Kafasını salladı sevinmiştim. "Ben ayarlar sana haber veririm." diyerek gitti ben de bavulumu hazırladım Göktuğ'un sevmediği ne kadar giysim varsa hepsini aldım Göktuğ Beyimizle oyun oynayalım bakalım bavulu alıp salona indim ve Selim'i beklemeye başladım pasaport işini halledecekti Göktuğ'a haber vermemesini istemiştim telefonum çaldı arayan Selim'di hemen telefonu açtım. "Evet Selim ayarladın mı?"
"Ayarladım bu akşam yola çıkacağız." "Beraber mi gideceğiz? Yok artık."
"Seni yalnız bırakacağımı mı düşündün Gökçe? Abi beni öldürür." Bir şey söylemedim yoksa gitmeme izin vermezdi. "Tamam." diyerek telefonu kapattım.

Mutfağa gidip kendime kahve yaptım ben kahvemi içerken saat on ikiyi geçmişti. Kapı çaldı bardağı masanın üstüne bırakıp kapıyı açmaya gittim gelen Selim'di. "Sonunda be Selim hiç gelmeseydin." "Geldim yenge işlerimi anca bitirdim hem uçağımız özel istediğimiz saatte orada oluruz sıkıntı yok yani." "Doğru unutmuşum mafya olduğunuzu size açılmayan kapı yok değil mi?" "Yenge sen bize laf sokmak için mi yaşıyorsun? Yok bizim rakibimiz de açamadığımız kapı da yok hazır mısın gidelim?" Bavulu alıp dışarı çıktı kızmıştı galiba ben de üzerime mont giyip çantamı aldım ve kapıya çıktım Selim arabada bekliyordu ben de arabaya bindim Selim arabayı çalıştırdı havaalanına kadar hiç konuşmadık. Arabayı durdurdu ve arabadan inip uçağa doğru yürüdük Selim bavulları getiriyordu o kendine küçük bir çanta yapmıştı sanki beni bırakıp kaçacak gibiydi buna takılmadım benim işim Göktuğ'laydı. Uçağa oturduk şimdi mafya bozuntusunun yanına gitmek kaldı iki saat sonra Roma'daydık uçaktan inip arabaya bindik. Göktuğ'un yanına gidiyoruz sanmıştım ama maalesef otele geldik. "Neden Göktuğ'un yanına gitmedik Selim neden oteldeyiz?" Selim gülmeye başladı bu gülüş sanki alay ediyor gibiydi. "İn yenge Göktuğ abim burada ama geldiğimizi bilmiyor şimdi seni odaya yerleştireceğim Göktuğ abim şu anda otelin altında kumarhanede." Bunu bildiğim çok iyi olmuştu. "Tamam Selim odaya çıkalım." Selim kayıt ettirip bavullarımızı alıp odaya çıkardı dört yüz yirmi üç numaralı oda'da kalacaktım Göktuğ de dört yüz yirmi dört numaralı odadaymış karşı karşıyaymış odalarımız Selim beni odaya yerleştirdikten sonra gitti.

'ɢöᴢʏᴀşɪ'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin