7. Bölüm

6.4K 214 13
                                    

İlerleyen günlerde Ayça, restoranı hakkında yapacağı değişikler üzerinde kafa yormaya başladı. Uğraşı yoktu ve eşini beklemeyi akıcı hale getirmeyi istedi.

Milli bayram olan 30 Ağustosta,  restoranın önüne koydurttuğu statta, çocuk misafirlerinin yüzüne ay yıldız çizilmesine yardım ederken eşi de kullanması için bıraktığı araçta kendisine bakıyordu.

Müdürün sık sık gelmesi, farklı bakması canını sıkarken bu duruma da canı sıkıldı. Neden umursuyordu, umursamaması lazımdı ama canının sıkılmasına engelde olamıyordu. Aslında bu durum tam isteyebileceği bir şeydi lakin müdürün anlamlı bakışlarını kötüye yormayan Ayça, hiç de karşılık verir gibi bakmıyor, aksine çalışanı ile muhatap olduğunu bilerek ona göre tavırlarını seçiyordu. 

Birkaç gün sonra Zühre'nin dedesinin vefat haberine oldukça üzülse de arkadaşının ani bir şekilde memlekete gidişi ile yardımcı olamadı, eşi gibi arkadaşını da beklemeye başladı. Günler sonra Mine hanımından önce arkadaşının gelmesi ve kendisine ulaşması ile de öğlen saatlerinde restorandan ayrılarak arkadaşının evine gitti.

Zühre kahvaltı yapmadığı için kahvaltı masası hazırlanmıştı. Yer yer konuşarak, yer yer de geçmişi anarak iki arkadaş yemeklerini yediler.

Ayça, severdi rahmetliyi. Her memleketten gelişinde rahmetlinin kendisini ayırt etmeyerek bir şeyler getirmesini, Zühre'yi nasıl seviyorsa onu da öyle sevmesini andı.

Ramazan ayının ilk sahuru bu geceydi ve içinde bir burukluk vardı.

Hava kararmaya yüz tutmuşken arkadaşının evinden ayrıldı, çağırdığı taksiye, Ömer'in bir miktar para vererek geriye gönderişini gördü.

"Ömer..."

Arkası dönük adam tebessümle, kendisine döndüğünde karşısına geçmişti.

"Taksiyi neden gönderdin" derken karşı tarafta park halinde olan araca parıldayan gözlerle bakıyordu. "Cihangir mi geldi."

Ellerini ovuşturan adam "Hayır da... Arabayı neden eve gönderdin yenge sen" dedi, kadının yüzünde ki heyecan bir anda yerle yeksan oldu.

"Akşama kadar restoranın önünde beklemesin dedim."

"Ama Zühre hanıma geldin..."

Eşinin her zaman kullandığı araca bir bakış attıktan sonra bakışlarını, tebessüm eden adama çevirdi.

"Kaç haftadır aramalarıma cevap vermiyor. Bir aydan fazladır nerede bu adam. O burada değilse sen niye ortalıklarda yoksun."

Birkaç saniye sadece çakır gözlere baktı, zoraki tebessüm etti.

"Bence boş yere kaygılanıyorsun yenge."

"Ben senden küçüğüm yahu. Yenge demene gerek yok" derken her zamanki gibi gülümsedi, karşısında ki adamı mütevazi bir şekilde gülümsetti.

"Cihangir abi benden büyük ama... Eve mi gidecektiniz."

"Aslında..." ellerini ovuşturmaya başladı. "Yarın okul açılıyor da... Evde çizim masam var..."

Ağzı kapalı gülümsedi ve tek eliyle aracı gösterdi.

"Gidelim o zaman."

Tebessümle "Olur" diyen kadın birkaç adımda karşıya geçerek aracın arka koltuğuna geçerken Ömer de sürücü tarafına geçti, aracı çalıştırıp yola çıktı.

"İhtiyacınız ne ise söyleyin. Çekinmeyin. Size yardımcı olmak için yanınızdayız."

Gülerek "Yenge desen daha iyi galiba. En azından sizli bizli olmuyor" dediğinde Ömer de gülümsedi.

Eylül'ün KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin