15. Bölüm

6.3K 234 15
                                    

Ortalama bir, bir buçuk saat sonra trafiğin yoğunluğunu atlatıp restorana geçen çift, karşılıklı yerlerine oturduklarında müdürün tebessümle masaya gazete bırakmasını ve kendisine kısa bir an olsa da gergin bir bakış atmasını çatık kaşlarla izledi.

"Bu müdür canımı sıkıyor!"

İçinden sabırlar çeken kadın, uyarı dolu bir bakış atarken gazetenin bulmaca ekini aldı, gazeteyi de eşinin önüne bıraktı.

"Bir şeylerle ilgilen de millete sarma!"

"Ya sabır...!" gazeteyi alıp açtı ve sinirli gözlerle bakmaya başladı. Eşi de çantasından çıkardığı kalemi ile bulmaca ekine göz gezdiriyordu. "Bir şeyler mi içsek."

Alayla gülen kadın, gözlerini ekten almayarak bir soruyu çözdü. "Henüz alkollü değil burası. Halledebilirsem o da olacak."

Hafif kaldırdığı gazeteyi indirdi, çatık kaşlarla eşine baktı. Laf vurmasına aldırış etmedi.

"Bana söylesene."

Kutucuk doldurma işlemine devam ederken "Babam halledecekti ama bu ara malum... Evlilik ve boşanma çatıştı, kaldı." Dedi ve imalı bir iç çekerek alaycı bakışlarını eşine çevirdi. "Sana gerek yok. Babam var. O halledecek." Gözlerini tekrardan bulmaca ekine çevirdiğinde eşi de birkaç saniye dişlerini birbirine bastırdı ve gevşetti.

"Sadece nikâh işi var. O, işlerini hallederken bende alkol işini çözerim." Eşinin dudakları aralanırken tekrardan gazeteyi hafifçe kaldırdı "Bitti!" diyerek gözlerini haberlere çevirdi. "Kabul etmesen de kocanım ve burası da karımın yeri!"

Araladığı dudaklarını çoktan kapatmıştı, gözlerini, çözmekte olduğu bulmacaya çevirdi. Sakin bir ses tonuyla konuştu.

"Kabul etmediğin bir mevkinin sorumluluklarını, istenmediğin zaman kabul etsen de bir anlamı kalmaz Cihangir..." İç çekti. "İşlerime karışma. İşlerine karışmadığım hatta şirketinin nerede olduğunu bile bilmediğim gibi..." Bakışlarını etrafına çevirdi, göz göze geldiği ilk çalışana hafifçe elini kaldırdı. "Ne içeceksin."

"Çay!"

Saniyeler sonra yanına gelen çalışandan iki bardak çay rica etti ve istediği çaylarda birkaç dakika içerisinde geldi.

Cihangir, eşinin bulmaca çözerken aşırı sakinleştiğini ve dinginleştiğini fark etti. Birkaç defa evde de böyle bir ortam da buluştuklarında bulmaca çözerken aynı olduğunu anımsadı.

'Terslemeden soruları cevaplayacağı zaman' diye düşündü. Gazeteyi katlayıp kenara bıraktı.

"Doğum gününde evlenmeyi yirminci yaş günün olduğu için mi istedin... Yani o zamanlarda ki benim yaşım diye mi..."

Gözleri kısa bir an boşluğa kaysa da kendi iç çekme sesi ile toparlandı, gözlerini kutucuklara çevirerek çözmeye devam etti.

"Evet. Ama O, haklıydı..."

Gözleri kısıldı.

"Kim."

"O kadın..." Bir soruyu çözerek diğerine geçti. "13 gibi uğursuz bir günde doğdun, uğursuzsun, kendine bile uğur getiremeyeceksin' derdi hep. Sende uğursuz olduğunu söylemiştin. Gerçekten de uğursuzum galiba."

Gözleri boşluğa kayma sırası genç adama geçse de o da eşi gibi kısa sürede toparlandı ama pişmanlıkla.

"Ben o gün-"

"Hiç gerek yok böyle şeylere Cihangir..."

Nefesini burnundan sesli bir şekilde bıraktı. Konuyu değiştirmek en iyisiydi.

Eylül'ün KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin