12. Bölüm

6K 213 16
                                    

Herkesten uzak bir banka oturdular. Yüzleri denize dönüktü.

"Neyi duymak istiyorsun."

Burnunu çekti.

"Her şeyi... En başı...O..." sinirli bir iç çekti. "O kadını..."

Derin bir nefes aldı, henüz resmiyette damadı olan adama kısa bir an yan gözle baktı ve bakışlarını karanlık denize çevirdi.

"Oturabilir miyim."

Kantinde oturmuş yorgun gözlerini camdan dışarı çeviren adam, adliyenin önüne boş gözlerle bakarken, kendisine sorulan soru ile bakışlarını karşısında ki kadına çevirdi.

"Umarım rahatsız etmiyorumdur."

Uzun koyu kahverengi kabarık düz saçları elektriklenmiş gibiydi ama yüzünde ki tatlı cazip gülümseme, iri gözlerinde ki ahenkli bakış, saçının ufak dağınıklığını gölgeliyordu.

"Tabi buyurun" diyerek tek eliyle karşısında ki boş sandalyeyi gösterdi. Kadının oturması ile de tebessüm etti. "Tanışıyor muyuz."

Kadın, ellerini masanın üzerine bıraktı ve çekinik bir tavırla çakır gözlerine baktı.

"Aslında..." derin bir nefesin ardından tek seferde konuştu. "Bir tanıdığımın işi vardı adliyede ve bir haftadır sizi görüyorum. Eğer sizin içinde uygunsa sizinle tanışmak istiyorum."

"Ben o zamanlar da inandım. Birden kapılı verdim. Yüzünde ki gülümseme, aşk dolu bakması, utangaç gibi davranması... Her şeyi yalanmış."

Derin bir iç çekti.

"Seni nasıl buldu."

"Baban, anneni Rize'den alıp İstanbul'a getirdiğinde, tanıyan kim varsa duyurmuş herkese. Dedenlerin ilk başta bu evliliğe razı olmadığını biliyorsundur." Gelen baş onayı ile devam etti. "Salih, anneni getirdikten sonra herkese duyurmuş işte. Malum Rize'de dedenler sayılı varlıklı ailelerden, herkes tanıyor. Zaten bir diğeri de..." Dişlerini sıkıp sinirli bir nefes aldı. "Bir diğer aile de Ayt-..Ayça'nın dedesi..."

Başını ağır ağır salladı.

"Mallar birleşsin, ortaklaşa iş olsun diye dimi." Babasından bu kısımları duymuştu ama üstü kapalı.

Dudaklarını birbirine bastırarak içeri kıvırırken başını olumlu anlamda salladı.

"Evet."

"Ayten" dişlerini sıktı ve elini sinirle havada savurdu. "O kadın! Da duymuş. Yıllar geçse de babana olan saplantısı geçmemiş. Laf söz olmaya başlamış Rize'de. Kimseyle evlenmiyor diye bazı laflar dönmeye başlamış..."

Gözlerini Orhan beye çevirdi. Anlamıştı nasıl bir laf olduğunu. Babasına konduramıyordu ama gene de sormak istiyordu.

"Doğruluk payı yok ama dimi."

Alaylı bir gülüş atarken "Yok artık! Salih öyle bir şey yapmaz. Hem..." sinirli bir nefes alıp gözlerini denize çevirdi. "O konuda babana güvendiğin kadar benim lafıma da güvenebilirsin. Ayça gökten inmedi sonuçta... Bir şeyleri biliyorum yani."

Beklediği cevabı aldı.

"Yıllar sonra zar zor anne ve babasını İstanbul'a getirtmiş. Tabi bunda dedikoduların da payı var. Bu saplantısı dedikoduya çok fazla fırsat vermiş. Zaten milletinde ağzı torba değil ki büzesin."

"Doğru..."

"Sonra..." derin bir nefes aldı. "Nasıl yaptı hâlâ bilmiyorum ama sizin evin adresini bulmuş. Beni girip çıkarken görmüş. Salih kanunsuz adamdı... Rahmetlilerin ikisinin de kendine göre kanunları vardı daha doğrusu. Aynı sizin gibilerdi." Damadının yorgun bakışlarıyla gözleri kesiştiğinde çok hafif gülümsedi ve ciddileşerek gözlerini denize çevirdi. "Salih ve Şahin kanunsuzdu biz ikimiz... Süha ve ben, kanun adına görev alıyoruz. O yüzden genelde evlerde buluşurduk. O kadın da beni o ara fark etmiş. Dört arkadaşın arasında bir tek ben bekârım tabi..."

Eylül'ün KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin