19. Bölüm

6.5K 216 9
                                    

Hava kararmaya yüz tutarken akşam haberlerinin başlaması ile ülke genelinde üç adamın vahşice öldürülmesi ve içlerinden birinin de gerçek anlamda parçalara ayrılarak şehrin belli yerlerine atılmış olduğunu dehşete düşmüş gibi, spikerden dinleyen Hülya hanım, oğlunun yaptığından habersiz, elinde ki telefonla içeri giren Cihangir'e baktı. Çok çabuk kaşları çatıldı.

"Orhan bey mi."

"Süha amca." Annesinin yanında ki yerini aldı ve fark ettiği habere dikkatini vermeyerek kumanda yardımı ile ekranı kapattı. Süha beyden iyi bir fırça yemişti ama daha Orhan bey vardı sırada.

"Onunla da hesaplaşacağım. İnsan, öğrendiği dakika söylerdi."

"Öğrendiğinde Ayça kaçırılmıştı anne. O ara nasıl söylesin adam sana."

İki eliyle başını ovalamaya başlarken "Allah'ım... O kız bir de kaçırıldı mı" dedi.

"Evet. Dün oldu."

Artık nefesi daralıyordu. "Acaba kız senden boşansa daha mı iyi Cihangir."

"Anneee!"

Ellerini başından indirdi. "Ne! Kadın, sevdiğine seveceğine pişman olmuştur! Baksana başına gelemeyen kalmamış!" Oğlunun sinirli bakışlarını umursamazken benzer sinire sahip olan gözlerini kıstı. "O Tahir de biliyordu dimi. O gün o yüzden o çayı içemedi. En başından biliyordu dimi."

Hangi günden bahsedildiğini anlayan adam, başını olumlu anlamda salladı.

"Şahidimdi."

"Allah'ım..." Başını geriye atarken elleriyle de tekrardan ovalamaya başladı. "Ben onunla da hesaplaşmaz mıyım..."

"Onun bir suçu yok. Ya biraz sakinleş Orhan amca gelecek şimdi."

Ani bir hareketle ellerini çekip başını düzeltti.

"Adamın yüzüne karşı ben senin kızını kullanmak istedim ama kızın kabul etmeyerek evlilik istedi, imzalardan sonra da benim hevesim kaçtı mı diyeceksin!"

Annesinin tekrardan öfkelenmeye başladığını görerek sesli ve yorgun bir nefes aldı.

"Hayır tabi ki de. Ben onları, sen bil de ona göre karımı yargılama diye anlattım."

Sitemli bir tonda "İyi bari! O kadar da pişkin değilsin!" dedi ve içinden sabırlar çekerken evin zili çaldı, oğlu ayaklandı.

"Biraz sakin ol anne ve konuşmayı bana bırak. Ne olursa olsun sakın yerinden kalkma."

Kaşları çatıldı. "O ne demek."

"Öyle işte." Kapıya yönelmesi ile annesi de kısık sesle söylene söylene peşine düştü.

Kısa zaman sonra da anne oğul kapıyı sonuna kadar açtıklarında Orhan bey, gördüğü kişi karşısında hafifçe ve yorgunlukla gülümseyerek içeri ilk adımını attı, tek elini uzattı. Cihangir bahsetmediği için az da olsa şaşkınlık yaşadı.

"Hülya hanım."

"Hoş geldiniz Orhan bey" derken sağ elini uzatılan ele bıraktı ve hafif bir baskı uygularken sol eliyle içeriyi gösterdi. "Buyurun."

Ayakkabılarını çıkartan orta yaşlı adam tebessümünden bir şey kaybetmeden damadına baktı. Evlilik meselesini söylediği belliydi.

Dün geceki olaydan sonra bu yakınlık canını sıkıyordu. Hak etmiyordu biliyordu ve sadece zoraki tebessüm etti.

Kısa zaman sonra üç kişi salona geçtiklerinde Cihangir tekli koltuklardan birine geçerken Orhan beyi de solunda ki diğer tekli koltuğa oturttu. Annesi ise karşısında ki üçlü koltuğun ortasında, utancını belli etmemeye çalışarak sıkıntıyla oturuyordu.

Eylül'ün KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin