10. Bölüm

6K 213 9
                                    

Geçen zaman diliminde Cihangir, Tahir'e büyük bir özveriyle yardım ederken olaylar dahilinde Orhan beyle de yüzgöz olmaya başladı. Bazı zamanlar savcının bir baba olarak arada lafla kendisini yoklamasını anlayışla karşılasa da yakınlık hissettiği adamla fazla muhabbet içine girmemeyi tercih etti, sadece iş birliği açısında konuşmasını sürdürdü.

Ayça'da Zühre'nin başına gelen talihsiz bir olaya hem üzüldü hem çok fazla sinirlendi. Sinirlenmesi birazda hem babasına hem de arkadaşınaydı. Zühre, şikâyetçi olması gereken birine karşı oldukça sakin duruyor ve sabrediyordu, Orhan bey ise Zühre'ye bu konuda yardım ediyordu. Ayça bu duruma anlam verememiş ve oldukça sinirlenmişti ikisine ama biri kardeşi gibi gördüğü arkadaşıydı diğeri ise babasıydı ve onlara güvenip inanmaktan başka bir yol görmüyordu.

Aylar sonra, mevsimin ilk bahardan yaza giriş yaptığı döneminde, son günlerde olduğu gibi arkadaşının evine gitti. Günlerden cumartesiydi ve gündüz vaktiydi.

Sol dirseğini koltuğun kolçağına bırakmış vaziyette yüzünü eline dayadı. Tahir'in ise gözleri yerde, çözmeye çalıştığı iş hakkında nasıl ilerleyeceğini düşünüyordu, derin bir nefes alarak bakışlarını genç adama çevirdi.

"Senin neyin var..."

"Hiç... Yorgunum..."

Alaylı bir gülüş döküldü dudaklarından.

"Karını mı özledin."

Arkadaşına alttan sert bir bakış attı.

"O benim karım değil!"

"Niye boşanmıyorsun o zaman."

Yüzünü sıvazladı, başını geriye atıp bakışlarını tavana çevirdi.

"İnanması güç ama gerçekten seviyor... Uğraşmadan boşanmanın tek yolu onun bu evliliği artık istememesi."

"Düşünecek olursak... Aslında hayatında değişen bir şey yok ki neden böylesin. Yani ne bileyim... Eve gitmemek dışında değişen bir şey olmadı. Hayatın normal akışında devam ediyor. Madem bir şey hissetmiyorsun yaşasın o evde sende kendi hayatına bak. Ne diye dert ediyorsun beklemesini."

Doğdukları andan itibaren bu yaşlarına kadar beraberlerdi, Cihangir'in kafa yapısını biliyordu. Ayça'ya karşı bir şey hissetmese bu halde olmayacağını da biliyordu ve sadece bazı şeyleri artık kabul etmesini bekliyordu.

"Bilmem..."

"Aslında..." yerde olan turkuaz gözler üzerine çevrildiğinde aldığı nefesi yavaşça bıraktı. "Biliyor musun savcı bana da tanıdık geliyordu hep."

Kaşları çatıldı, elini yüzünden çekti.

"Niye söylemedin en baştan beri."

Dudak kenarları aşağı inerken kısa bir an ellerini açtı.

"Bilmiyorum. Yani sana da tanıdık geldiğini bilmiyordum, hiç söylemedin. Evlilik muhabbeti olduktan sonra söyledin. Ayça, savcının kızı olunca da sinirin katlanmasın, kadına bir şey yapma diye de dillendirmedim."

Kaşları çatıldı.

Tahir'in, özellikle de son günlerde Orhan beyle sıkça görüşmeleri olmuş ve orta yaşlı adamdan bazı konularda destek almıştı. Cihangir de bu sebepten dolayı neden şimdi söylediğini anlayabiliyordu.

"Ben öyle bir adam mıyım Keşanlı!"

Kara gözlerini devirdi.

"O anlamda değil yahu. Ters yaparsın, ne bileyim sinirine yenik düşer ağlatırsın gibi işte. Sende sinirlenmeye yer arıyorsun. Eminim ki Ayça'ya da böyle değilsindir" ufak bir gülümseme ile devam ederken arkadaşının açık teni sinirden renk değiştirmeye başlamıştı. "Sanki ona bir şey diyemediğin için evde değilsin gibime geliyor. Korkuyor musun kırmaktan."

Eylül'ün KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin