17. Bölüm

6.3K 232 31
                                    

Dalgınlığından kurtulduğunda Mahir'in ve tanımadığı bir adamın kendine doğru geldiğini görürken Tahir'in de Fikret'e doğru gittiğini fark etti. Sandalyenin altına bir hızla eğilerek düğmeye yönelse de sandalyeye gelen darbe ile yana doğru savruldu fakat düşmedi.

"İyi misin yenge!" Sandalyeye tekme attığı için yerdeydi ve çok çabuk ayaklandı. İkinci kez düğmeye yönelen kadının bağlı ellerini tutarak yukarı çektikten sonra yere tek diz kapağını bırakıp aynı hizaya geldi. "Bir şeyin yok dimi."

Arkadaşı Yavuz'da sırtında ki ağırlıktan kurtulmuş, adamların uzattığı kendi çantasını alıp yere bıraktı ve açarak aletlerine göz gezdirdi.

"Ben..." Hiç durmayacak gibi akan yaşları fark etmiyormuş gibi, eşine çok benzeyen adama baktı. "Ben ölemiyorum bile..."

Onun bu cümlesini net olarak bir tek eşi anladı ve ne böyle bir cümleyi duymak isterdi ne de söyletmek...

Tahir, yaka paça Fikret'i Cihangir'in önüne fırlattığında, eşinde olan gözlerini yerde ki adama indirdi akabinde de kaşları çatıldı ve kendisine gelerek öfkeden deliye dönmüş bir şekilde, kollarından hızla tutulan adamın yüzüne şiddetli bir yumruk indirdi. Dudaklarından arasından bir küfür savruldu.

İkinciyi atmak hatta daha ileri gitmek istiyordu ama önceliği eşiydi.

"Kenara alın!"

Burnunda ki tamponların işe yaramadığı şekilde bir anda kanlar içinde kalan adam, itilip kakılarak diğerlerinin yanına çekilirken eşine gözlerini çevirdi. Çok çabuk hüzünlendi ve ağır adımlarla yöneldi.

"Çakır gözlüm..."

Yengesine herhangi bir cümle kuramayan Mahir, cebinden çıkardığı bıçağı açtı ve bağlı elleri kısa zaman içinde çözdü. Hırsını almak için yerinden kalkıp Fikret'e yönelirken Yavuz da ilk önce düğmenin bağlantısını sonlandırdı ve incelemeye başladı.

Ayça ise ağlamasını sürdürüyorken acı çeker gibi kısık sesle "Yaklaşma" dedi.

Sadece birkaç adım attığında yerinde durdu, ekşiyen yüz ifadesi ile başını hafifçe yana eğdi. Yalvarır gibi bakıyordu ve tek kelime etmedi. Yavuz'un yeleği çıkartmasını bekliyordu.

Fikret'i tutanlar geri çekilip adamı Mahir'in öfkesine teslim ettiklerinde Yavuz da kısa kontrolünü bitirdi.

"Basit bir düzenek. Hızlı yapıldığı belli." Gözlerini yelekten alıp kadına çevirdi. "Kollarını kaldır ve başını da aynı doğrultuda dik tut. Yeleği çıkartacağım sakın hareket etme."

Fikret'in acı dolu sesi her geçen saniye yükseliyor, diğerleri gibi Burak ve Halil'in içinde ki korkuyu büyütüyordu.

"Tamam mı."

Yaşlı gözlerini bıkkınlıkla, karşısında ki adama çevirdi. Sessizliği sürerken Cihangir de yalvarır gibi bakıyor, tamam demesini bekliyordu.

"Tamam."

Tatmin bir ifade ile "Şimdi dediğimi yap, hadi" diyen Yavuz'a uydu, dediğini yaptı ve birkaç saniye sonra yelek yavaşça üzerinden çıktı.

Kollarını bitik bir halde kucağına bıraktığında Yavuz da ayaklanıp dikkatli bir vaziyette çıkışa yöneldi.

"İmha edip geliyorum."

Cihangir, koşar adım eşinin yanına gitti, dizlerini yere bırakıp eşine sarıldı ama sarıldığı kadın ölü gibi bedenini salmış bir şekilde duruyor, ağlamasını sessizleştirerek içine doğru göz yaşlarını gönderiyordu.

Eylül'ün KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin