8. Bölüm

5.6K 204 9
                                    

Okulunun ilk gününe gene bir hüsranla merhaba dedi. Sabah uyandığında eşinin evde olma konusunda az da bir umudu vardı ama yoktu ve gene sessizce gitmişti, ruhu duymamıştı lakin dersleri bittiğinde eve doğru yola çıkacakken, babasının sürpriz olarak kendisini ilk günün çıkışında almaya gelmesi çok hoşuna gitti. Birkaç arkadaşına da babasını tanıştırmayı ihmal etmedi.

İlerleyen günlerde arkadaşının düşük ruh halinin nedenini öğrenmek istese de arkadaşının bir şey yok demeleri ile bu isteği gerçekleşmedi. Ramazan ayının ortaların baba kız, Mine hanımın dönmesi ve iftara çağırması ile tekrardan buluştuklarında Ayça, pek fazla babasıyla yalnız kalmak istemedi. Eve davet etmesi gerektiğini düşünüyordu ve eşinin olmayışını babasına göstermek istemiyordu.

Günler Ayça ve Cihangir için akmaya başladı. Her ikisi de birbirlerini bekliyorlardı ama başka türlü. Kadın, eşinin dönmesini, adam ise kadının bir şey yapmasını lakin her eşini uzaktan izlediğinde bir şey bulmak yerine daha çok izleme, seyretme isteği geliyordu. Güzel gülüyordu ama kendisine baktığında daha da güzel, farklı bakıp güldüğünü biliyordu.

Biteceğine olan umudu yoktu...

"Neyin var oğlum..."

Dalgın gözlerini yerden alan adam, yüzünü yasladığı elini indirirken iç çekti.

"Hiç... Öyle dalmışım."

Sarıya çalan açık kahverengi saçları ve aynı kahverengi gözleri ile oğluna bakan kadın yerinden kalktı, birkaç adımda oğlunun yanına gelerek oturdu.

"Canın sıkkın gibi. Seni ilk defa bu kadar sakin ve düşünceli görüyorum."

Elinde ki telefonla salonundan içeri giriş yapan Mahir, "Bence sorman gereken konu o değil anne" dedikten sonra abisinin ve annesinin bakışları altında, karşılarında ki koltuğa geçti. "Neden iki bayramdır benim evdeyiz."

Kaşları çatıldı.

"Ne o... Rahatsız mı oluyorsun Mahir efendi."

"Ne alakası var abi. Babamdan sonra baba evi sen olmadın mı, neden baba evinde değiliz diyorum."

Kardeşinde olan gözlerini yere indirirken annesinin de bakışlarını üzerinde hissediyordu.

"Bu yıl ben gelmek istedim olamaz mı...Hem... evde de tadilat var."

Oğlunun, geçen ramazan bayramında olduğu gibi kurban bayramında da isteksiz oluşu ile bir şeyler olduğunu bilen kadın, fazla üzerine gitmemeyi tercih ederek tek elini Cihangirin sırtına bıraktı, tebessüm etti.

"Ciddi bir sıkıntın yoksa bir şey olmaz oğlum. Bu bayram da kardeşinde oluruz."

"Bu hayati bir sıkıntı değil zaten" diyen Mahir, abisinin bakışlarıyla karşılaştığında kısık gözlerle inceledi, konuşmasına devam etti. "Sen ölüm olsa da kaçmazsın... Fikret Ankara veya yakınında mı..." Sabit bakan ve sessiz kalan adama karşılık "Konu Fikret de değil. Gerçi o olsaydı bu kadar sakin kalmazdın... Ya da garip gibi mi demeliyim..."

Cihangir kaşlarını çattığında Hülya hanım oğullarının arasında göz gezdiriyordu.

"Fikret kim. Gariplikten kastın ne Mahir."

Gözlerini abisinden ayırmadan "Kimsesiz gibi..." dedi, abisi dişini sıkarak sırtını koltuktan ayırdı.

"Mahiiiir..."

"Niye kimsesiz olsun abin..."

Abisiyle aynı gözlere fakat ayrı ve farklı has bir bakışa sahip olan adam, gülerek abisi gibi öne doğru hafifçe eğildi.

Eylül'ün KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin