Multimedia'da Berru var! ölüm şarkımızı Ali Rıza Binboğa - Yarınlar Bizim
İyi okumalar!
*
"Gel," dedi benim dedeciğim bastonunu uzatarak. Kafasında Yunan tanrılarının taktığı bir yapraktan taç vardı ve kıçı başı açıktı adamcağızın... Yahu anneanne, adamcağız üşütecek, demek istedim ama kelimeler ağzımdan çıkmadı. Yapabildiğim tek şey dedeme doğru ilerlemek oldu. Bembeyaz kumsalda tam önünde durduğumda dedem bana gülümsedi ve bastonunu kaldırıp popoma vurdu bir anda. "Kız ben sana demedim mi eve saat ondan sonra gelmeyeceksin diye ha!"
"Dede!" diye cırladım bir anda, "Ah dede vurmasan ya! Bush'un Irak'a attığı bombalar gibi mıncıracaksın etimi!"
Ben cazgırlık yapmaya çalışıp kaçmak için çırpınırken dedem popoma o elli yıl önce kendi dedesinden kalmış bastonuyla vurmaya devam etti. Öyle vuruyordu ki, bir ömür boyunca mabedimin yasını tutacaktım belli!
"Kız Cevahir, ben senin adını kulağına dört kere mi okudum da bu kadar haylaz oldun kızım sen?" Dedemin sinirli sesiyle kollarımı sallamayı kesip yüzüne baktım. Ne yaptımı bilmiyordum ve sırf teni esmer diye üzerinde suç yıkılan zenciler gibi haksız yere yargılanıyordum. Oflayarak dedeme cırladım.
"Ya dede ne yapmışım onu söyle bari!"
Dedem bir anda popoma vurmayı kesip önümde balon gibi şişinerek, "Tüm notlarn zayıf gelmiş, akşam anneannenin yoğurtlarının kaymağını ayıklayacaksın!" diye bağırdı.
Hayıııır!
Bir anda "Hayııır!" diye bağırarak yerimde zıpladım. "Hayır, kaymak yok, kaymak yok!" Deli gibi kollarımı sallamaya başlayınca birinin elimi tutmasıyla şaşkına uğradım.
"Ne kaymağı, ne oluyor?"
Âşık olduğum ses bana doğru telaşla konuştuğunda, bulunduğum yerin farkına vardım. Beyaz, hafif küf tutmuş bir hastane odasında, yaylı, kımıldadıkça yaylarından Bülent Ersoy'a taş çıkartacak bir ses çıkan yatağın üzerinde oturuyordum. Taylan salladığım kollarımdan birini tutmuş, elimi kavramış bana telaşla bakıyordu. Hastanede ne aradığımı sorgulamayı es geçtim o an ve kilitli olan ellerimize bakakaldım... Taylan Nediz, benim ponçiklemeye kıyamadığım uşak elimi tutuyordu...
Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdûhü ve resûlü... Merhumu nasıl bilirdiniz?Şaşkın bir penguen bilirdik!
"Be-be-be-ben..." Plağım takıldığında tüm odanın havası bitmiş gibi soluklandım. O an, anlaşmamı imzalamış, ölüm kucağına doğru tek kişilik dönüşü olmayan bir bilet satın almıştım! Her an Azrail bir köşeden fırlayıp fino gibi boğazımdan beni çekiştirerek götürebilirdi...
Benim tepkisiz kaldığımı, put gibi yerime çakıldığımı gören Taylan daha da endişelendi. Bu sefer elimi bırakıp yanağıma doğru uzandı. Ay hoşt! Yapma çocuk! Kalp var bende kalp!
"İyi misin Cevahir? Ateşin mi var?" Bir anda yanağımı avuçlayıp sıcaklığımı ölçtüğünde içimde ki yangın büyüdü. Ay biri itfaiyeyi arasın, polise haber versin, Amerika başkanı dahil herkesi devreye soksun...
O an Müslüm Baba gibi "Sen gideli... Yüreğim de yangın var..." diye arabeske bağlamak istiyordum...
Bu çocuğun bana dokunması kesinlikle hayra alamet değildi. Bir yerden meteor düşecek, Gönül Yazar bir duvardan hortlayacak aramıza girecekti! Hay Allah'ım...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAVORİ
Teen FictionCevahir Cemre, ruhu eskilerde kalmış bir pısırık, dili değil beyni sivri olan, iflah olmaz bir âşıktır. Okulun en popüleri, şehrin örnek evladı, sadece onun değil herkesin favorisi olan Taylan Nediz'e sırılsıklam âşıktır fakat... Onunki umutsuz bir...