25.Bölüm: "Kalp Kaçar"

4K 349 88
                                    

Özdemir Erdoğan - Sevdim Seni Bir Kere

*

Çarşamba günü deneme sınavı günüydü. Salih Amca hasta olduğumu bildiği için hakkımda söylenmeden beni okula bıraktığında kalın kabanımın altında yeniden doğmuş bir savaşçı edasıyla okuluma bir bakış attım. Soğuk, hafif puslu bir gündü ama gayet iyi hissediyordum.

Sakince okul kapısından içeri girdim ve binaya doğru yürümeye başladım. Bahçede gezinen birkaç öğrenciye sırtımı dönüp midemde ki garip hissi bastırmaya çalışıyordum. İnsanlar her gün birbirlerine yalan söylüyordu ve bende yalan söylebilirdim. Sonuçta dilip kopmayacak, derim dalgalanmayacaktım. Biraz cesur olmalıydım.

Kendimden güç olarak okul binasına girdim. Birkaç kızın bakışlarını zerre umursamayarak merdivenleri çıkmaya başladım. Annem sabah zorla bana kahvaltı yaptırmış ve bir yığın ilaç içirmişti. Kafamın içerisinde develer tepişiyordu adeta. Bonzai içmiş gibiydim.

Sınıfın içerisine gittiğimde herkesin deneme sınavı için hazır olduğunu gördüm. Dünkü kayboluşum hakkında, Berru'nun azarını yiyen Hale bile konuşmak istemiyor gibiydi. Nur'un daha küçük versiyonu olmasına karşın biraz daha korkağa benziyordu. Montumu ve çantamı çıkarıp sırasıyla yerleştirdim. Yirmi dakika sonra başlayacak olan sınavın verdiği bir rahatlık vardı sınıfın içerisinde. Bende ponçiğimin gelmemiş olmasından faydalanıp dışarıya çıkmaya karar verdim. Bir soda alıp içmem gerekti yoksa bu midem rahatlamayacaktı!

Hep ana denilen o yedirdikçe yedirmek isteyen canlının suçuydu bunlar! Ağzıma resmen huni takıp tüm kahvaltılıkları boşaltmıştı. Dışarıya çıkıp kantine doğru ilerledim. Çıkmadan montumu giymeyi ihmal etmemiştim tabii ki. Yeniden hastalanmak istemiyordum üstelik bu sefer psikolojik bir şey de olmayacaktı. Kantin binasından içeriye girip etrafa göz gezdirdiğimde, tost alan Damla'yı fark ettim. Saçlarını dümdüz bir şekilde aşağıdan keçi kulak yapmıştı. Çok şeker duruyordu yahu!

Kurtarıcım, Wonder Woman'ım!

İçimde ki o hayran kız bağırmaya başladığında ben Damla'nın yanına varmıştım bile. Yumuşak bir sesle, "Günaydın." dediğimde az kalsın omzunu tezgaha çarpıyordu.

"Ay!" dedi bir anda arkaya sıçrayarak. Bu yüzden bir iki tane öğrenciye çarpmıştı. "Özür dilerim, özür dilerim." dedi çarptığı kişilere. Bana döndüğünde ise eliyle omzunu sıvazladı. "Günaydın! Dışarı çıkalım mı?" Bankları işaret ettiğinde elimi kaldırıp biraz izin istedim.

"Soda...alıp geliyorum." Türkan Abla'ya paramı uzattığımda Damla onaylayarak yolumdan çekildi. Zaten biraz daha oyalansaydı sırada ki birkaç kişi ona dalabilirdi.

Sodamı alıp birkaç yudum çektim içinden. Öğrencilerin arasından zorlukla da olsa sıyrılmayı başarıp kendimi dışarı attığımda havanın daha da kendi içinde toplandığını gördüm. Yağmur yağacak gibiydi. Damla'nın karşıdaki bir banktan el salladığını fark edince sodayı yudumlamaya devam ederek onun yanına ilerledim. Sert ısırıklarla tostunu yerken yanına oturduğumda gülümsedi.

"Dün rahatsızlanmışsın," dedi gözlerimin içine bakarak. "iyi misin şuan?"

İyiyim ya, dedi iç sesim. Sadece sevdiğim çocuğun eski sevgilisi bana öğrenirse Taylan'ın depresyona girip İbrahim Tatlıses dinleyeceği bir sırrı anlattı o kadar. Tabii ondan sonra nasıl kendime stres yapmışsam hasta oldu. Komik değil mi? Ondan sonra da ne yapayım işte bende yalan söylemeye karar verdim Taylan'a. Gel gör ki yalandan da nefret ederim. Çok iyiyim ya. Acayip iyiyim.

FAVORİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin