19. Bölüm: "Çok İyi Arkadaş"

4.3K 366 62
                                    

Multimedia'da Damla var!  Bölüm şarkısı Erol Büyükburç - Bir Başka Sevgili Sevemem.

İyi okumalar.

*



Küçük, terk edilmiş Ömercik gibi hissediyordum kendimi. Yalnız, mahrur ve kalbi kırıktım. O dolambaçlı aşk itirafımdan sonra Taylan'ın yüzüne bakamayacağımı bildiğim için çalışmaya bile kalmadan eve gelmiştim ve telefonun ucunda Onur'un açmasını bekleyerek palmiye misali dikiliyordum.

"Alo?" En sonunda karşı taraftan bir ses geldiğinde tuttuğum nefesimi bırakıp bağırmaya başladım.

"Onur! Yandım ben! Kader derimi yüzüp beni tavuk gibi kızartmaya karar verdi! Bundan böyle Koroel'de barınamam. Hemen plaklarımı ve Ozmo dergilerimi alıp yanına geleceğim. Olmadı güneye kaçarız ve orada makiyato paramızı çıkarmak için balıkçılık yaparız."

Onur söylediklerimden hiçbir şey anlamamış bir şekilde güldü ama gülünecek bir durum yoktu! Belki şuan Taylan bir daha benimle görüşmek istemiyor bile olabilirdi! "Ne diyorsun Allah aşkına? Düzgün bir şekilde anlat şunu."

"Yandım, diyorum yandım! Taylan'a dolaylı yoldan aşkımı itiraf ettim! Allah'ım!" diye bağırıp kendimi yatağa bıraktım ve Onur bir anda öksürmeye başladı. Ben yüzümü yatağa gömüp, "Ölmek istiyorum..." diye mırıldanırken o hala öksürüyordu.

"Ne demek itiraf ettim!" diye bağırdı beklemediğim bir anda. "Sen, sen yani tanıdığım Cevahir bunu asla yapacak cesareti bulamaz!"

Yatakta yuvarlanıp sırtüstü uzanmaya başladım ve aklımda canlanan o anı kovmaya çalışarak burnumu çektim. "Ama olan oldu işte. Artık bir daha onunla konuşamayacağım. Belki yüzüne bile bakamayacağım. Ülke değiştirmem bile gerekebilir."

Ben onu göremezsem ölürüm, anlıyor musun ölürüm ölürüm!

Kalbimin çığlıklarına kulaklarımı tıkayıp böğürmeye devam ettim. Onur ise karşıdan beni susturmaya çalışıyordu. Nasıl susardım yahu, resmen okul hayatım sona ermişti. Önce herkes öğrenecek, daha sonra Berru ona söylemediğim için beni gebertecek belki de Taylan'ın gay olduğu sırrı bile ortaya çıkacaktı... Hatta belki...sevgilisine geri dönecekti...

"Hayır!" diye bağırdım. "hayır, hayır!"

"Bağırma!" diye cırladı Onur karşıdan. "Sakince, tane tane bana ona ne dediğini söyle. Tamam mı? Ona göre bir şeyler düşünürüz."

O göremese bile kafamı sallayıp derin bir nefes aldım. Gözlerimi tavana, takmış olduğum yıldızlara dikip yavaşça o utanç verici anımı anlatmaya başladım. "Yine beni mutlu etmek istediğinden filan bahsetti. O muhabbetten hiç hoşlanmıyorum. Annem onunla babam ve bazı saçmalıklar hakkında konuştuğundan beri sürekli benim için bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bende bundan nefret ediyorum. Yine o konuya dönünce kendimi tutamadım. El-Hubb'tan bahsetmeye başladım." Tam yeniden konuşacakken lafımı kesti. "El-Hubb?" Elimi yatağa vurup kafamı salladım. "Evet! Hani Yedi Kocalı Hürmüz'de şarkısı vardı. 'Aşk zinciri erir, El-Hubb devri gelir. El-Hubb derim ben El-Hubb. Allah gönlümce verir. El-Hubb derim ben, El-Hubb, El-Hubb Allah gönlümce verir. Hava bulutlandı, şimşekler çakacak. Kadınlar damlarda seyre çıkacak. Derler ki bu gece yatsıdan sonra gökten yağmur...gökten yağmur...gökten yağmur... Gökten yağmur gibi herif yağacak!" Bir anda şarkıyı söylemeye başlamamla ayaklarımı yatağa vurdum. "Ya aklımı karıştırmasana! İşte o şarkı. El-Hubb kayıtsız şartsız aşk demek. Bende ona El-Hubb hakkında konuştum. Beni bir görev olarak görmemesini, bunu sevmediğimi sadece El-Hubb'umu yaşamama izin vermesini istedim."

FAVORİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin