44. Bölüm: "Acı? Acı!"

3.1K 368 61
                                    

Bülent Ersoy - Hani Bizim Sevdamız?

*

Olmuştu işte. İtiraf etmiştim. Artık boğuluyormuş gibi hissetmiyordum. Ondan daha farklı bir şey vardı: garip bir hüzün ve huzur. Sanki kabullemiş gibiydim. Yanlış anlamıştım, Taylan benden hiçbir zaman hoşlanmamıştı. Ama sonunda itiraf etmiştim. Vedadan sonra ağlamaktan yorulmuş, okul vakti gelene kadar uyuyamamıştım. Yorgunluğum ruhaniydi, hissediyordum. Uyuyamamış olmamı bile umursamıyordum.

Sakince, robot gibi giyindim. Annemden önce hareketlenip kahvaltıyı da hazırladım. Kadın da şaşırdı bu halime tabi. Ama falso vermedi. Sessizce yemeklerimizi yedik ve ayrıldık. Salih Amca bile onu bekletmediğime şaşırmıştı. Dünkü itirafımdan sonra benim cephemde her şey boş vermişlik üzerine kurulmuştu.

Sınırım taştığından beri daha rahattım. Zihin olarak huzura ermiştim. Öyle ki okula vardığımda, ortada dönen dedikodular beni üzmeyi bile beceremedi. Yine de fısıltılar kulağıma kadar geliyordu.

"Galiba Cevahir Taylan'dan hoşlanıyormuş."

"O kadar yardımı boşuna yapmamıştır, demiştim ben."

"Ne cesaret be, helal."

Hakkımda fısıldananlara bakıp iç çektim. Sürekli konuşuyorlardı, sürekli.

"Gidip atomu parçalayın da bilime, insanlığa bir faydanız olsun be." Homurdanıp okul binasına girdim. İlk ters hareketlerinde çemkirecektim. Yoktu artık susmak.

"Gerçekten çok gereksiz bir insansın." Nur bir anda önüme geçince derinden nefes aldım. Sakin olmalıydım. Sakin olmalıydım.

Sadece kıskanıyor. Hep kıskanıyor.

"Gitmiş bir de aşkını itiraf etmişsin Taylan'a. Doğru değil mi?" Pis bir bakış attı. "Bu ne varoşluk ya."

"Çek git başımdan." dedim kısık sesle. İtirafımdan beri durgun olan öfkem yine tırmanıyordu. Bu kızı yolardım ben.

"Bir şey mi dedin?" dedi gülerek Aylin. "Gerçi diyemezsin de."

"Zaten buraya seviyen de yetmiyor senin!"

Kendimi sıktım. Çenemi kaldırıp ateş fışkıran gözlerimle baktım onlara. "Beni rahat bırakın."

"Bırakmazsak ne olur?" Nur bana doğru bir adım attığında dayanamadım.

"Lan git!" diye cırlayarak Nur'un saçına yapıştım. Hızlıca çekip, koridordaki insanların çığlıklarına aldırmadan Nur'u duvara yapıştırdım.

Arkadaşları şaşkınlıkla bağırırken yere ittim onu. O ana kadar yaptıklarının hırsıyla üzerine çıkıp vurmaya başladım. Herkes şoklardaydı ama kimse bizi ayırmaya teşebbüs edemiyordu. Sonunda içimdeki Cevahir'e tanık olmuşlardı.

"Sana beni rahat bırak, dedim! Duymuyor musun!" Nur'u biraz daha hırpaladım ve o ağlamaya başlayınca da kalktım üzerinden. Ardından da tayfasına ve koridordaki ağzı açık kalmış kişilere döndüm. "Beni rahat bırakın, duyuyor musunuz? Damarıma basanı affetmem!"

Üzerimi düzelttim ve arkadaşları Nur'u sakinleştirmeye çalışırken yukarı çıktım. Kavgamızı -dahası benim Nur'u dövdüğümü- görenler birkaç kişiye anlatıyordu. Onları umursamadan girdim sınıfa. Bizimkiler yine pis pis gülüşüyordu.

"Yavşaklar," dedim hırsla. Hepsini bir kaşık suda boğmak istiyordum.

"Aaa bakın küçük orangutan gelmiş. Naber sahte sevgili?" Hale sırasından beri bana sataştığında bakışlarımı ona çevirerek en arkaya gittim. Berru da bana bakıyordu. "Niye öyle bakıyorsun? Yalancı!"

"Dalak gibi gevşek gevşek konuşmaktan başka bir fonsiyona sahip olmayan, zeka geriliğinden muzdarip bir malı görmek ilgimi çekti o yüzden bakıyorum!" diye konuştum çantamı sırama atarak. Benim lafımla Hale bozardı, sınıftan da bir "Ooo," nidası yükseldi.

"Ne-ne dedin sen?" Hale mosmor haliyle sorduğunda kışkırtıcı şekilde kollarımı göğsümde birleştirdim.

"Ne duyduysan onu dedim. Bak kızım, bulaşma bana. Rahat bırak beni, tamam mı? Yoksa-"

Hale de ayaklandı birden. "Yoksa ne?!"

"Yoksa seni ümcük paçası gibi yapıştırırım yere!"

"Yürü be Cevo!" dediğinde Ertan ona döndüm. Bana yaptığı imaları unutmuş değildim!

"Sen sus! Hiç konuşma. Dediğin o pis şeyleri unutmadım."

Ertan'ın suratı kasıldı. "Ne diyorsun kızım sen?"

"Diyorum ki: herkes senin gibi orospu değil."

Lafımla Ertan öne atıldı. "Laan!" Arkadaşları onu tutarken birkaç kişi ayaklandı. Berru endişeyle baktı gözlerime ama umursamadım.

"Bu kıza ne olmuş," diye mırıldandığında biri kollarımı çözdüm.

"Bundan böyle bu şekil. Artık o dediğiniz her şeye susan çekingen Cevahir yok! Göze göz dişe diş. Bana sopa sallayanı ısırıveririm."

Ayarı verince sınıfa sustu herkes. O sessizliği bozan Nur'un cırtlak sesiydi. "Burada hocam. Bakın beni ne hale getirdi!"

Nur'un dağılmış üstü başı ve çizilmiş suratı sınıfa bomba gibi düştü. Birinin "Oha bunu Cevo mu yaptı?" dediğini duydum.

"Cevahir, odama." dedi Müdür kızgınlıkla. Herkes bakarken ikiletmeden kalktım bende. Beraber artık Nur'u dövdüğümü duyan tüm okulun meraklı gözleri eşliğinde müdürün odasına çıktık.

Nur konuştu önce. Arkadaşları şahitliğinde dövdüğümü anlattı. Gelen birkaç öğretmen bunu yapanın ben olmam nedeniyle şaşkındı. Sessız kızdan beklenilmeyecek hareketlerdi.

En sonunda bana döndü Müdür. "Arkadaşını sen mi dövdün?"

Nur'a baktım önce. O durumda bile pis pis bakıyordu. Sonrada Müdüre ve öğretmenlere döndüm. "O benim arkadaşım değil ve evet, ben dövdüm."

İtirafımla Nur tayfası sırıtırken müdür iç geçirdi. Sonra da "Dışarıda bekleyin." dedi Nurlara. Başta şaşırsalar ve itiraz etseler de uymak zorunda kalıp dışarı çıktılar.

Gereksiz oksijen israfları!

Onlar çıkınca bana döndü müdür ve öğretmenler. "Neden yaptın kızım bunu? Şu okuldaki tek doğru dürüst insan sendin yani. Düne kadar bir mesele yoktu, ne oldu bugün kızım sana?"

İç geçirdim. "İşte bu yüzden. Hocam. Herkes sırf susuyorum diye üzerime geliyor. Bu Nurlar okulda zorbalık yapıp yapıp duruyor. Dayanamadım artık. Benimde sabrım var. Sırf susuyor diye bir insanın üzerine bu kadar gelinmez ki. Saygısızlık etmek istemem hocam, vereceğiniz cezaya da razıyım ama söylemem gerek: yaptıklarımdan hiç pişman değilim. Siz o kıza engel olamıyorsunuz fakat birinin ona dersini vermesi lazımdı. Bundan böyle böyleyim. Artık bana laf atanlara karşı susmayacağım. Canımı çok acıttılar hocam. Yetti, bittim. Sabrım tükendi. Yine olsa yine yaparım."

...

FİNALE SON 6

FAVORİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin