14.BÖLÜM

140 8 0
                                    

EZRA
Şirkete yakın bir otele yerleştim. Odaya çıkar çıkmaz babamı aradım.
- Kızım nasılsın?
- 2 gündür arayamadım kusura bakmayın.
- Noldu kızım sesin kötü geliyor.
- Annem nerede baba?
- Yanımda kızım.
- Yalan söyleme artık!
Birkaç saniye sessizce bekledi.
- Gerçek annem nerede? Baba, yeter artık. Yıllardır yalan söylemenize sesimi çıkarmadım. Artık vakti gelmedi mi?
- Haklısın kızım.
- Kızım deme bana. Okula gitmeme izin verdin çünkü bana her baktığında vicdanın susmuyordu. Sende beni özgür bırakarak susturmayı seçtin. Bana güvendiğin falan yoktu.
- Hayır öyle değil.
- Bana doğruları söyle.
- Tamam söyleyeceğim.
- Akşam 7'de uçağa biniyorum. 9 gibi orada olurum.
Telefonu suratına kapattıp kendimi yatağa bıraktım. Tüm bunlara katlanmaya gücüm kalmadı artık. Yoruldum yıprandım ve artık tükendim. Bu gerçeği bildiğim halde sustum. Defalarca babama sormak istemem ve alacağım cevaptan korktuğum için sesimi çıkaramadım. Kader sadece cesurlara gülermiş. Artık o Ezra yok. Belki de zamanı gelmiştir. Bu akşam hersey ortaya çıkacak ve bundan sonra bana yalan söyleyen hiç kimseyi ikinci bir şans vermeyeceğim.
Yataktan kalkıp bavulumun yanına gittim. Eşyalarımı alıp banyoyaya yöneliyordum ki telefon çaldı.
Arayan: Başımın Belası :)
Önce açmak istemedim ama ona bir açıklama borçluydum.
- Ezra nerdesin kızım sen?  Niye bana haber vermiyorsun? Ne demek arkamdan gelmesin.
- Sakin olurmusun ?
- Sakin falan olmuyorum. Hadi beni geçtim Mert'i düşünmedin mi hiç ne halde biliyormusun?
Ne haldeydi acaba. Eminim çok dağılmıştı ama başka şansım yok. Bunu yapmak zorundaydım.
- Kapatıyorum Elif.
- Dur! Bana cevap ver.
- Üstüme gelme.
- Hayır efendim üstüne de geliyorum yanına da geliyorum. Adresini ver.
- Yanlız kalmak istiyorum.
- Biz neyiz Ezra. Varmı bizde yanlız kalmak. Sen bana izin verirmiydi. Vermezdin şimdi de ben izin vermiyorum.
- ----Oteldeyim. 308 numara.
- Hemen geliyorum.

ELİF
- Beni sordu mu?
Ne denir ki şimdi. Küçük bir yalandan kimse ölmez heralde.
- Sordu tabi.
Bana inanmayan gözlerle baktı. Gözleri sanki bir kaç saatte yaşlanmıştı.
- Bak Mert kafası çok karışık. Ona biraz zaman vermeliyiz. Ben şimdi yanına gidiyorum. Sana haber veririm.
Başını aşağı yukarı sallayıp önümden çekildi. Ozan'la birlikte evden çıktık. Çağırdığımız taksiyi beklerken sessizce ayakta dikildik. Omuzlarımda bir el hissettirdiğimde bakmayı gerek görmedim.
- Eğer gitmeye karar verirse.. sende onunla...
Cevap vermedim. Sadece gözlerine baktım. Zaten anlamış olmalı ki bakışlarını başka yöne çevirdi. Tam o anda taksi bahçeye girdi. Önümüze geldiğinde Ozan benim için kapıyı açtı. Ona bakmadan binip kapıyı kapattım. Şoföre adresi verdim. Bahçeden çıkmadan önce arkama baktım. Hala aynı yerinde hareketsizce bana bakıyordu. Elimi hafifçe kaldırdım. O da aynı hareketi yapınca önüme döndüm. Sorduğu sorunun yanıtını ben bile bilmiyordum. Ezra geri dönmek isterse onunla gitmek zorunda kaldırdım ama Ozan'la eskisi gibi olmaya yakınken onu bırakmak zor olacaktı. Ezra'nın gitme sebebi o kadın değildi. Bunu adım kadar iyi biliyorum. Başka bir sebep vardı ama ne?
- Hanımefendi inmeyecekmisiniz?
Sesin geldiği yöne baktığımda şoför kafasını bana çevirmişti. Parayı uzatıp indim. Resepsiyondaki kızdan odanın kaçıncı katta olduğunu öğrendikten sonra asansörle yukarı çıktım. Kapı tam olarak onun odasının önünde açıldı.  Bir kaç adım sonra odasının önündeydim. Iki defa tıklattım. Geçte olsa açılınca karşımda yıpranmış bir Ezra ile karşılaştım. Dağılmış tükenmiş ve yorulmuş bir Ezra. Iceri davet etmesini beklemeden atıldım. Oda sık döşenmişti. Mürdüm rengi duvarları beyaz renkteki eşyalar tamamlıyordu. Perdeler kapalı olduğu için ancak bu kadarı görülebiliyordu. Ezra yatağın önünde ayakta duruyordu. Omuzlarından tutup yavaşça oturttum. Gözlerimi onun gözlerine sabitledim.
- Evet Ezra hanım dinliyorum.  Tek sebep o yelloz değil biliyorum. Herkesi kandırabilirsin hatta kendini bile ama beni asla.
Gözünden bir damla yaş usulca yanaklarına döküldü. Onu böyle görmek benimde canımı yakıyordu.
- Sen niye ağlıyorsun?
O söyleyene kadar farketmemiştim. Birimiz ne zaman ağlasa diğerimiz de kendini tutamazdı.
- Biz kardeşiz çünkü.
Yalvararak ona baktım. Bir süre sonra pes ederek konuşmaya başladı.
- 12 yıl önce tesadüfen annemin öz olmadığını öğrendim. Üstelik beni sevmiyor ve babamdan korktuğu için sesini çıkaramıyordu. Yıllarca bu gerçekle yaşadım. Haklısın tek sebep o değildi. Mert'i bu yalan hayatıma çekmemem.
- Buna tek başına karar veremezsin ki.
- Elif eğer dediğin gibi arkadaşımsan kararlarıma saygı duymalısın.
- Peki saygı duyuyorum.
Yerinden kalkıp pencerenin önünde durdu. Perdeyi çekince içeriyi ışık doldurdu. Bu kez oda daha bir güzel görünüyordu.
- Şimdi ne yapacaksın?
- Saat 7'de uçağım var. Urfa'ya gidicem. Herşeyi öğrenmem gerek.
- Bende geliyorum o zaman.
Bana doğru yaklaştı. Tam önümde durdu.
- Sen gelmiyorsun.
- Sen öyle san.
Telefonumu çıkarıp internetten uçuş için bilet ayırttım. Sonra da Mert'e mesaj attım. Anında cevap verdi. Telefonumu çantama attım. Kalkıp bara yöneldim. Bir kadeh viski doldurup koltuğa oturdum. Benim hareketlerimi izlemekten vazgeçen Ezra bir kaç parça birsey alıp banyoya girdi. Tam 1 saat sonra bornozu üzerinde elinde bir tarakla önüme oturdu. Tarağı bana uzattı. Itiraz etmeden taramaya başladım.
- Ezracım her konuda haklısın birtanem. Bak şimdi sana ne söyleyeceğim. Urfa'ya gidelim. Herşeyi öğrenip geri dönelim. Eminim babanın da haklı yanları vardır. Buradan ev tutalım. Tıpkı eski günlerdeki gibi. Sen karar verene kadar Mert'le görüşmezsin. Hadi şimdi aşağı inelim saat 3'e geliyor acıktım.
Kalkıp üzerini giyinmek için tekrar banyoya geçti. Bende bu arada Ozan'ı aradım. Planımızı anlattım. Biraz olsun rahatlamıştı. Ezra gelince otelin restorant bölümüne indik. Siparişlerimizi almak için genç bir çocuk geldi. Gözünü Ezra'dan ayırmadan istediklerimizi not etti ve gitti. Bu sefer servisi kızıl kafalı bir kadın getirdi. İşi bitince o da gitti. Yanlız kalınca karşımda duran kızı izledim bir süre.
- Bunalıma girmiş bir Ezra var şu anda karşımda.
Kafasını yemeğinden kaldırıp bana baktı. Zaten yediği de söylenemezdi.
- Hiç de öyle değil.
Tipik Ezra Yılmaz cevapları.
- Tam olarak öyle. Göz altların çökmüş bu halini en usta makyaj teknikleri bile kamufle edemez. Zombi gibisin şu haline bak ama bu halinle bakışlar hep üzerinde.
- Ne zırvalıyorsun sen yine?
- Garson diyorum. Çocuk bakışlarını senden alamadı.
Masanın altından ayağıma vurunca istemsiz olarak çığlık attım.
- Bana niye baksın sen varken.
-Off off seninle çok işim olucak. Daha kendinin bile farkında değilsin.
- Ne işi?
- 3 gün içinde öyle bir hale geliceksin ki aynada sen bile tanıyamayacaksın kendini.
Önce ne demek istediğimi anlamadı. Jeton düşünce gözlerini belerterek bana doğru eğildi.
- Sakın aklından bile geçirme.

Siz kurduğunuz yalanlar şehrinde mutlu olun. Bende gerçeklerimle mutsuz..
Bu bölümü  yasemin331'e ithaf ediyorum ♡♡♡

Yarım Kalmış Hayatlar (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin