Sabah gözlerimi avludan gelen bağırışmayla açtım. Zorla yerimden doğrulup duşa girdim. Isimi kısa kestim ama hala ses kesilmeyince ıslak saçla dışarı çıktım. Aşağı doğru uzanına annem yani o kadın ve Elif'in tartıştığını gördüm. Gökhan ise sedire oturmuş gülerek iki kadını izliyordu. Allahım hiç mi normal insan yok etrafımda.
- Noluyor burada?
Herkes kafasını yukarı çevirdi.
- Vay gelin hanım sonunda uyanmışlar.
Üvey annem evet ona böyle hitab edebilirdim çünkü benim zaten bir annem vardı.
- Sorun ne?
Onu duymamış gibi sorumu yeniledim.
- Annen inat ediyor fincanlar klasik olsun diye. Ezra söylermisin Allah aşkına hangi devirde kaldık. Modern çağdayız.
Cidden bu yüzden tartıştıklarına inanamadım.
Aslında şimdi Elif'i onaylamak vardı ama üvey annem bozulurdu. Yıllarca bana annelik yapmaya çalışmıştı. Şimdi ondan uzaklaşmak insafsızlık olurdu.
- Zaten kalabalık olmayacaklar mı? Yaşlılara klasik veririz gençlere modern.
Elif inanamayarak bana baktı. Gökhan ise karnını tutarak gülüyordü. Bu iyice sinirlerime dokundu.
- Gökhan hadi ablacım sen gidiyormusun napıyorsan yap. Defol!
- Kovulduk birde.
Yalandan göğsünü tuttu.
Kavga eden ikili bu manzaraya beraber gülünce anladım ki benim yanımda bulunan kimse normal değildi.
Koşarak aşağı inerken Elif'in azarını işittim.
- Yavaş be kızım. Biyerini sakatlıyacaksın sonra koltuk değnekli gelin olucaksı.
O böyle söyleyince yavasladım. Kim isterdi ki böyle birşeyi.
Düğünümüz biraz farklıydı.
Kız istenicek ardından kına gecesi. Nasıl ama..
Mert beyin emriyle hızlandırıldı. Tabi benimde işime geldi. O yüzden akşam beni istedikten sonra bütün erkekler evi terkedicek. Üvey annem biraz sorun çıkarsada beni kaybetmek istemeyen babam onu ikna etti.
Mutfak tam bir muhabereye hazırlanıyordu sanki. Herkes birseyle uğraşıyor. Yemekler ocaklarda kaynıyor. Fırından bir tepsi çıkıyor bir tepsi giriyordu. Ister istemez gözlerim doldu. Şimdi burada koşuşturması gereken arada elime ayağıma dolaşma diye azarlayıp çok geçmeden sıkıca sarılan annem olmalıydı. O hakediyordu ben hakediyordum. O an tüm Urfa gözümde küçüldü. Tek bir toprağına bile hayran olduğum şehir cehennem gibi kalbimi kavradı ve acımadan sıktı. Bir yerlerden beni izlediğini biliyordum. Belki de orada bile heyecanlanıyordur. Olmaz mı yani bu bile bize fazlamı?- Ezra hadi güzelim. Bizim işimiz kalmadı. Gökhan bizi gelinlikçiye bırakacak.
Son bir provası kalmıştı. Annem için yaptığım son değişiklik kadını delirtsede birşey diyemedi.Başımla onaylayıp yukarı çıktım. Üzerime siyah pantalon kırmızı tişört geçirip geri indim. Gökhan arabasına yaslanmış bizi bekliyordu. Bizi görünce yüzüne o aşık olunası gülümseyi takınıp kapılarımızı açtı ve geçmemiz için kenara kaydı.
Yola çıkınca radyodan şarkı açtım. Keyifle şarkıya eşlik ederken kardeşim benim bu halime gülüyordü.
- Ezra sizi bırakayım ablamı almaya gidicem eniştemin işi varmış yanlız geliyorlar.
Yüzüm düşmüştü. Eniştemle anlayamıyorlardı. Bir kaç defa boşanmak istediğini ama törenin buna müsade edemeyeceğini söylemişti.
- Diyar hanımıda özlemiştim. Oh çocuklarda gelicek şimdi. Cıvıl cıvıl heryer çocuk.
Resmen ağzım kulağıma gelmişti. Yigenlerim benim için çok değerliydi. Gökha'nın yüzüdeki bakış hiç hoşuma gitmedi.
- Sizden de bekleriz artık küçük Mert'ler.
Aniden kızarmaya başladım.
- Neden Mertmis. Niye Ezralar değil.
Konuyu başka noktaya çektim ama o ne derse beğenirsiniz.
- Senin gibi olursa o çocuklar bu hastaneler çok kazanır.
- Niyeymis o?
- Çünkü dır dır yapacaklar. Tabi eniştede kafayı sıyırınca ayda bir tedavi için hastaneye yatar.
Uzanıp kafasına vurdum. Arkada ki Elif sessizliğini bozup Gökhan'a katılınca dudaklarımı büzdüm. Benim bu halimi gören kardeşim. Saçlarımı karıştırdı.
Vurdulu kırdılı bir yolculuktan sonra nihayet gelmiştik. Iceri girince kadın güler yüzle bizi karşıladı.
- Hoşgeldiniz Ezra hanım. Gelinliğiniz hazır son bir defa prova yapalım alabilirsiniz.
Icime sular serpildi.
Kadının yönlendirmesiyle kabine girdim. Göğüs kısmı hafif tüylü alt kısmı tüllü olan kısa model gelinliğime son dakika siyah bir kuşak eklettim. Düğünümde annemin yasını tutacağım. Belki bize bu kaderi çizenlerin taşlaşmış yürekleri titrerdi. Asla tam olarak gülmeyeceğim. Hep yarım kalacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Kalmış Hayatlar (Düzenlenecek)
RomantizmOnların hayatları hep yarımdı.. Birbirlerinin eksikleri aslında onları bir yapandı..!