5.BÖLÜM

199 10 0
                                    

Playistte Ezra ile Mert'in arabada dinledikleri fransızca şarkı var.
Multimediada ise bu bölümdeki anlamlı konuşma için en uygun resim var. Gözlerini açması gereken bazı insanlar var. Bu konuya dikkat çekmek istedim.
Keyifli okumalar...

- Seni gördüğüm günden beri seviyorum. O gece seni orda görmem tesadüf değildi. Havaalanında gördüm ilk seni araştırdım ve büyük Ahmet ağanın kızı olduğunu öğrendim. Önce şaşırdım çünkü senden haberim yoktu. Ama sonra anladım yıllardır yurtdışındaydın. Ezra ben ilk kez birine vuruldum. Gece seninle uyuyorum sabah seninle kalkıyorum adım attığım her yerde seni görüyorum.

Dondum kaldım. Mert bana aşıktı öylemi inanmam ki rüya olmalı. Kendime gelmem biraz uzun sürdü. Hemen kalktım.

- Benim gitmem lazım. Sey geç kaldım da ondan.

- Ezra nolur gitme bekle biraz.

- Ne diyosun sen kendine gel. Yeter artık dinlemek zorunda değilim.

Koşarak dışarı çıktım. Kolumdan yakalayıp içeri soktu.

- Bana kızma nolur. Anlamıyorsun beni. Gerçekten seni çok seviyorum bana karşılık vermek zorunda değilsin. Sadece bil istedim. Su andan itibaren hic bisey olmamış gibi davranıcaz.

- Sakın kimseye bişey söylemiyorsun.

- Tabikide söylemem.

- Ezra ezra nerelerdesin yine kendine gel.

Birden kendime geldim. Şükürler olsun gerçek değilmiş.

Mert arabadan inip benim kapımı açtı. Icerisi cok sıcak bir yerdi. Herkes eğleniyordu. Yanımıza bir garson geldi.

- Hoşgeldiniz Mert bey masanız herzaman ki yerinde hazır buyrun benimle.

Hemen ileride iki kisilik bir masaya oturduk.

- Vayy Mert bey herzaman ki masanız falan daha önce kimlerle geldiniz kim bilir.

- Haklısın daha önce buraya birçok kişiyle geldim ama senin kadar inatçısını görmedim.

- Bay ukala

- Bayan inatçı

- Ne alırdınız Ezra hanımcım

- Sen bi sussana

Siparisimizi geldiğinde muhabbet etmeye başladık. Sonunda normal insanlar gibi anlasabiliyorduk. Genelde işten bahsediyorduk. İhaleler kârlar taslaklar derken saat ilerlemisti.

- Ezra sana bisey sorabilirmiyim?

- Tabi Mert sorabilirsin.

- Bilirsin bizim buraların adetlerini. Kız çocuğu okula gittiği zaman sanki namusu kirleniyormuş gibi bakarlar. Ne babasına selam verirler ne de annesine. Bu yaptıklarının yine onlara zararı olduğunu bir bilseler ilk onlar isterler okumalarını. Sen gittiğinde ben İstanbuldaydım o yüzden pek bişey bilmiyorum ama benim kulağıma kadar geldi. Hatta Urfanın ileri gelenleri babana yanlış yaptığını söylerselerde kimse onun sözünün üstüne söz söyleyememiş.

Bunca şeye rağmen geri geldin hatta işlerin başına gectin. Hiç korktun mu?

- Niye korkayım ki. Ben Urfayı çok seviyorum burası benim topraklarım ama töre diye saçma bir kanunları var. Bunun uğruna milyonlarca kan aktı. Dünyanın hic bir yerinde böyle bişey yok. Kızları itip kakıyorlar daha oyuncak bebeklerle oynarken kucağına kendi bebeğini veriyorlar. Hangi vicdan alır bunu bir baba can parçasına bunu nasıl yapar. Hic mi vicdanları yok. Bana gelirsek babamda benim gibi düşünüyor. O da bıktı artık. Benim yaşıtlarım 3. çocuklarına hamile iken bak bana kendimi savunabiliyorum. Babam hic bir zaman ezilmemi istemedi. Bir keresinde ben bile kıyamazken yabancıya nasıl veririm kızımı demisti. Ablamın okumasını da istemiş ama o zaman sözünü pek gecirememis kimseye.

Yarım Kalmış Hayatlar (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin