❅
Lütfen... Yaptığım bu yanlışa engel olma.
❅'Kıyıya Vurmak'
Yaşadığı her bir duyguya, birden fazla isim ve anlam yükleyebilirdi insan. Kendini, içten içe tükenmesine sebep olacak o zihin çıkmazına sokabilir, kafasındaki düşüncelerin esiri olarak delirebilirdi.
Öyle ki tam da şimdi; bilinç altımdan kalbime doğru süzülen korkunun keskin hissiyatı tüm benliğimi titretirken, bu zamana kadar ustalıkla varolmayı sürdürebilmiş ne varsa, yeni yeni edindiği amatörlükle kendini bir yıkımdan ibaret kılmıştı.
Soğuğun tenime battığı her bir saniyede biraz daha parçalanıyordu içimdeki emanet hayat kırıntıları.
Yeni doğmaya başlayan güneşin sarı ve beyaz karışımı ışıkları önümdeki camdan göz bebeklerime çarpıyor, görüş alanımın kamaşmasına neden oluyordu. Önümüzdeki asfalt yol dahil, baktığım her şeyin dalgalanmasıyla gözlerimi kapatarak başımı koltuğa yasladım. O kısacık arada kirpiklerimin arasından yüzüme yol alan ıslaklık fazlasıyla netti.
İşin aslı... Onu görme arzum bir yana dursun, içimde sürekli büyümesine karşı engel olamadığım iflah olmaz bir ürkeklik vardı.
Evet, Mahzar her şeyin bir iftiradan ibaret olduğunu söylemişti ama... Olayların içinde olmadığını da söylemişti.
Korkuyordum. Tüm o yaşadıklarımızın Uygar'a atılan bir iftiradan ibaret kalmayıp, gerçeğin ta kendisi olması ihtimalinden korkuyordum.Eğer böyle bir şeyi gerçekten yaptıysa... Göz göre göre beni de yaptıklarının içine çektiyse... İşte bunlar, dayanma sınırımı aşardı.
Hayatımda bir adam kalmıştı yalnızca.
Sevdiğim adam.
O yüzden tüm bunların, akla mantığa sığar net bir açıklaması olmak zorundaydı.
Ansızın altımızdaki aracın durmasıyla düşünceler, kafamın içinde tıpkı birer toz bulutu gibi yayılmıştı. Aralanan dudaklarımın arasından dökülen soluk buhar halinde gözlerimin önüne serilirken, sorgulayan bir ifadeyle yüzümü direksiyon başındaki bedenine çevirdim. "Almam gereken evraklar var." Dedikten hemen sonra koyu kahve gözlerini bakışlarımla buluşturdu. "Arabadan inmemeye çalış." Dedi, sesindeki sakinlikten bir pıhtı endişe sezmiştim. Yinede sorgulamadan başımı aşağı yukarı sallamakla yetindim.
Çok kısa bir süre sonra arabadan inip onun tarafındaki camın karşısına düşen binaya doğru koşar adımlarla ilerlemeye başladı.Alt dudağımı dişlerimin arasına çekmemle hissettiğim acı, ufak çaplı bir iniltiyle yüzümü buruşturma neden olacak kadar baskındı. Bir elimle sızlayan yeri yoklarken diğer elim çekingenliğin verdiği yavaşlıkla arabanın içindeki dikiz aynasını yüzüme doğru çevirdi. Ve tam o an gözlerimin önüne serilen manzara göğüs kafesime hiç olmadığı kadar sert bir darbe indirdi.
O denli sertti ki kalbim anlık bir ürkeklikle kaskatı kesildi. Tıpkı bir yumruk gibi...
Aynaya dokunan elim yan tarafımdaki boşluğa düştü, diğer elim ise gerçekliğini kabullenmek istemiyormuş gibi dudağımın patlamış kenarını mengene gibi kavradı. Şaka gibi. Bu... Bu onlardan bana kalan son şeydi...
Babamdan yediğim tokat sayesinde oluşan bu patlak, ailemden gerçek anlamda kazandığım ve bende kalan son şeydi.Titrek bakışlarım şişmiş ve kızarmaktan bir çare kalmış gözlerime yükselirken sertçe yutkundum. Fakat dışarı çıkmak için ısrarla bir yol arayan o kahrolası hıçkırığa engel olamamıştı bu sefer yutkunuşum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lomidas (Ş.Ö.S) +18
RomanceKızıla bürünen gök insanların irislerine yerleştiğinde, kalpleri hiç olmadığı kadar büyük bir ateş parçasıyla tutuşarak atmaya başladığında ve ince bir sızı misali kulaktan kulağa geçen melodi zihinlerine aktığında, içlerindeki kıvılcım onları ait o...