❅
Vakti zamanında yok olmam için çırpınan, bir adam değil, mantığıma karşı körleşmiş hislerim olsa gerekti.
❅'Yargılanan Bir Suçlu Ve Tuhaf Yaşantısı'
Masa lambasından yayılan kör ışık süzmesine lanetler eden doyumsuz bir kızdım ben...
Aydınlıktı her yer.
O kadar aydınlıktı ki gözlerimi yumamazdım aslında. Acıyan kirpiklerimi ovuşturur ve söylenirdim. Kalemimi elime alır ve daha önümdeki sayfayla buluşturmadan yüzlerce kez söylenirdim. Ama ne var biliyor musunuz ? Eğer vakti zamanında içinizdeki ufak ışık süzmesi için şükretmeyi bilmezseniz, karanlık ruhunuzu kapladığında hayatınızda hiç olmadığı kadar çok bocalarmışsınız.
Çünkü korkarken her zamankinden daha çok kimsesizsiniz.
Geriye baktığınızda arkanızda kimseyi görememek sizin suçunuz olur, ancak düzeltebileceğiniz bir hata değil. Hoş, insan hangi hatasını doğru düzgün düzeltebilir ki ?
İnsan işte...
Kör ve duygu mahmuru.
İçinde olduğumuz anın her bir salisesi beynime vuran kırbaçlı bir işkence gibiydi. Daha fazla gerilimi kaldıramayan benliğim ve tüm vücut hücrelerimle anın zaman çizelgesine karşı koymaya çalışıyordum sanki.
Dakikalar sonra neler olacağını kestiremezken... Erken tanıştığım kimsesizlik yüzüme binlerce kez vurulmuştu. Dakikalar sonra artık olmayabilirdim. Ve arkamdan kimse beni kaybettiği için gerçek anlamda üzülmezdi. Yalnızlık buydu. Ben buna sahiptim.
İstisnasız tüm uzuvların tir tır titrerken Elçin'in ultra sessiz ve seri bir halde yaslandığı duvardan ayrılıp yanıma gelmiş olmasını, sweatimin kolundan tutarak bedenimi evin odalarından birine çekiştirmesiyle kavrayabilmiştim.
Saniyeler içinde kendimi Mahzar'ın odasında bulmam ise içten bile değildi."E-Elçin-"
"Şşh !"
Odanın kapısını kapatıp arkasındaki anahtarla kilitledikten sonra önüne düşen bir kaç saç tutamını omzunun arkasına göndererek odanın içindeki yatağa doğru ilerledi. "Yardım et bana," dedi duyulması epey güç bir fısıltıyla. Ellerini yatağın altına koymuş olmasından, onu çekeceğini anlamıştım. Ciğerlerime doldurduğum kesik nefeslerle söylediğini yapıp yanına gittim. Birlikte yatağı bir buçuk metre kadar duvara doğru çektik.
Hemen ardından Elçin'in geriye bir adım atıp yere eğilmesiyle kaşlarım kavislendi. Yerdeki parkenin tahtalarını tek tek çıkarmaya başlamıştı. Fakat onun da elleri titriyordu ve telaşı her halinden belliydi.
Çektiğim sert solukla çektiğimiz yatağın etrafından dolanıp yanına çömeldim. Tıpkı onun gibi sabitlenmemiş tahtaları çıkarmaya başladığımda bakışları çok kısa bir an gözlerimle buluştu. Sonrasında ise kalan birkaç tahtayı da yerinden çıkardı ve küçük çaplı bir tünel gözlerimizin önüne serildi. Elçin hızlı bir hareketle çıkardığımız tahtaları oluşan tünelin içine attı.
Bense yaşadığım şokla öylece bakakalmıştım. "Bu..."
"Arkamdan gel." Diyerek devamını getiremediğim cümlemi yarıda kesti.
Oturduğu yerden açılan boşluğa atlayıp yüzüme bakmak adına başını kaldırdı. "Hadi, acele et." Dedi fısıltıyla. Fakat boşluk en az onun boyundan on santim yukarıdaydı.Bu... Tehlikeli görünüyordu.
"Hadi Sanya !" Dedi yeniden, bu sefer sesindeki ton hiddetliydi. Yutkunarak başımı iki yana sarstım. Küçüklüğümden beri bu denli yüksek yerlerden atlayamaz ya da tırmanamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lomidas (Ş.Ö.S) +18
RomanceKızıla bürünen gök insanların irislerine yerleştiğinde, kalpleri hiç olmadığı kadar büyük bir ateş parçasıyla tutuşarak atmaya başladığında ve ince bir sızı misali kulaktan kulağa geçen melodi zihinlerine aktığında, içlerindeki kıvılcım onları ait o...