•16• Kar Ve Kül (Part 2)

1.9K 60 26
                                        

Heelloo

Bölüm bekleyen kesim epeyce artınca (doğal olarak kaç ay oldu buraya ugramayalı haklısınız) ortaya bir şeyler çıkarmaya çalıştım fakat bir miktar kısa bir bölüm olmuş olabilir bunun için çoooooook özür dilerim.
Bu bölümle ilgili bir alıntı bölümü vardı onu iptal ettim. Ama okuyan varsa, oradaki sahneyle başka bir bölümde karşılaşacağız diyebilirim. Mutlaka üstteki şarkıyla okuyun.

Sizi yerim.

Kar Ve Kül (Part 2)

Ve bir ses, belki bir söz... artık nerde duysam iliklerimi titretir olmuştu.

Kanım çekilmiyor, damarlarım koca bir basınçla sıkışıyordu. Gökten ehliz ehliz düşen kar taneleri dahi bilincime akan ismin etkisiyle hızlarını aniden artırıp mucizevi bir fırtına oluşturabilirmiş gibi.
O fırtına içinde olduğumuz evi yerinden sökebilir, kendimizi bambaşka bir alemde bulabilirmişiz gibi.

Çattığım kaşlarımla yüzümü göğsünden uzaklaştırdım. Gözlerine bakmıyordum.
Saçlarımın arasından ayrdığı elini yanağımda hissettim. Sıcak... Çok fazla sıcaktı. Tenime düşen küçük bir kıvılcım gibi. Her an koskoca bir yangına sebep olabilirmişcesine.

"Konuşmak istiyorsun, kafan karmakarışık." Dudaklarından dökülenler gözlerimi ona yöneltmem için diretse de ortamın karanlığı ile oluşmuş saf boşluk daha cazipti. Sanki aklımı okumuştu.

Başımı sarsmakla yetindim.

Avuç içi usulca yanağımdan ayrıldı, ve parmak uçları çeneme doğru ince bir yol çizdi. Derimin, dokunuşları altında can çekiştiğini hissediyordum. Zihnimin derinlerinde bir yerde, elleri altında yok olacağımı fısıldıyordu küçük kız.

Onu dinlemem gerektiğini haykırıyordu.

Çeneme uyguladığı baskıyla yüzümü, kendi yüzüne çevirdi. Bakışlarım benden bağımsızca gözlerini bulurken yutkunmama engel olamadım. Sesli, ve tedirgin bir yutkunuştu.

Verdiği solukları duyumsuyordum. Bu, bir nevi üzerimdeki etkisi gibiydi. Boktan...

"Ne olursa olsun," dedi fısıltıyla. "Benden korkmanı istemiyorum."

Tuttuğum soluğumu aniden yüzüne doğru bıraktım. Affallamıştım. Neler olduğunu anlamıyordum. "Senden neden korkmalıyım?"

"Korkmamalısın." Gözlerini ağır ağır kırptı. "Ama korkabilirsin."

"Yeter artık." Adeta tırnaklarıma kadar uyuşmuş elimi kaldırıp çenemdeki elini çektim. Ardından bir adım kadar geriye gittim. Engel olmadı. "Ne konuşacaksan konuş." Derin bir solukla ciğerlerimi doldurdum. "Bıktım bu gizemli hallerinden... yaşadığımız olaylardan... Anlıyor musun? Bıktım."

Her ne kadar karanlıkta olursak olalım, salondan belli belirsiz yansıyan loş ışık gözlerinin kahverengisini apaçık şekilde belli ediyordu. Değişikti ama... Açık bir renkte görünüyorlardı. Belki de ilk defa.
Başını iki yana salladı. "Burda olmaz. Eve gidelim."

"Hayır Mahzar."

Ansızın arkamızdan gelen sesle yüzümü salona doğru çevirdim. Kapı pervazının hemen yanında, bir silüet misali görünen gölge Elçin'e aitti. Başını omzuna doğru hafifçe eğdi. "Bırak onunla ben konuşayım." Derken yüzünde yine o şefkatli ifadelerinden biri olduğunu hissetmiştim.

Ve konuşulması gereken konu her neyse, korkmaya başlıyordum.

Tekrar Mahzar'a döndüm. Tepkisizdi. Gözleri Elçin'e bakıyordu. Kirpikleri tıpkı ona doğru doğrulttuğu zehirli birer ok gibiydi.

Lomidas (Ş.Ö.S) +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin