Bölüm playlist;
Perdenin ardındakiler - Bul Bütün Denizleri
Anıl Piyancı, Perdenin Ardındakiler - Yağmurlar
Sertab Erener - Belki De Dönerim'Karanlığa İnen Kavisli Yollar'
Yeni yeni gün yüzüne çıkmaya başlayan güneş ışıkları alacakaranlık halindeki göğü binlerce parçaya bölüyordu. Bir bir kaybolmaya başlayan yıldızların beraberinde ay da fark edilir şekilde silikleşmeye başlamıştı. Ne vakit olageldikleri belli olmayan siz bulutları koyu lacivert sonsuzluğu usulca görüş alanından çekti. Daha doğrusu onu, tıpkı bir battaniye gibi sarmaladı.
Uzun ve kıvrımlı kirpiklerini birkaç kez ard arda kırparak güneş ışıklarıyla gözlerinin arasına giren sis perdesinin derinliklerindeki hareketliliğe baktı. Kavislenen kaşları beklemediği bir şeyin kendisine doğru yaklaştığını haber verirken, ince dudakları şaşkınlık ve biraz da merakla aralandı. Avuçları arasında parmaklarını yakan sıcak kahve kupasının varlığını neredeyse unutmuştu. Minik birkaç damla bardağın yüzeyinde ince bir yol çizerek tenine ulaştığında duyumsadığı sızı hafifçe irkilmesine neden oldu.
Bakışlarını dışarıdan çekmeye kalmadan elindeki kupayı hızlı bir hareketle yakınında duran koltuğun kalın ve hacimli kenarına koydu. Ardından önündeki pencereye doğru bir adım atıp seri bir şekilde araladı. Bu hareketiyle içeriyi dolduran soğuk esinti suratını yalayıp geçmişti. Üzerindeki giysilerin kumaşı şeffaf bir ritimle dalgalanmaya başlarken, olabildiğince gevşek tokasının arasından kurtulup özgürlüğüne kavuşan koyu kızıl saçları halinden şikayetçi sayılmazdı. Havadaki telaşı soludu. Herhangi bir sorun olduğunu anlamak için saatlerce düşünmesinin gereği yoktu. Birbirine çarpan ağaç dallarındaki hışırtı dahi topraktaki huzursuzluğu açıkça beyan ediyordu.
Tüm bunları haber vermek adına toplanmış gibi görünen gri sis bulutlarının arasından görüş alanına giren cisimle, aralık dudaklarının arasından sert bir nefes çekti. Hemen ardından zemine eğilmesiyle havalanan saç tellerine çarparak arkasındaki duvarı boylayan bir taş parçası mıydı ? Ya da süresi kısıtlı bir patlayıcı ?
Yutkundu. Olduğu yere sinmiş halde, içinde filizlenen korkuyla saatlerce kalabilirdi. Fakat soluklanarak kendine gelmesi ve gözlerinin önündeki cismin ne olduğunu gerçek anlamda merak etmesi yalnızca birkaç dakikasını almıştı. Titrek, ama temkinli adımlarla olduğu yerden ona doğru ilerledi.
Yanına kadar gelebildiğinde ise öncelikle sert yüzeyine işaret parmağının ucuyla dokundu. Eski bir parşömen kağıdına sarılmış yuvarlak cisim, devasa bir çipi andırıyordu. Gerçekten ne olduğunu anlamadan önce kısılmış gözleriyle, elleri arasına aldığı parşömen kağıdına baktı. Gözüne ilişen şeyler soluk alıp verişini birden düzensizleştirirken, az evvel kıstığı gözleri şokla irileşti.
Bu... İnanması güç ve bir o kadar da garipti.
❅
Ayaklarımın gittiği yol, yol değildi.
Anlamıyordum. Uğursuzca hayatıma giren veyahut olagelen hiçbir şeye... Ama hiçbir şeye isim konduramıyordum. Benliğim tanımadığı silüetler arasında görülmemiş bir yabancı olarak, umutsuzca yürüdüğü yoldan ne tarafa sapması gerektiğini sorguluyordu. Ruhum yorgun ve kafamın içinde yankılanan milyonlarca ses sonsuzdu. Sorasım geliyordu bazen onlara, her şey küstah bir yalandan ibaret ise neden beni doğruyu bulmam adına yönlendiriyorlardı ? Sanki önümde binlerce cam parçası vardı, ve ben aralarında kamufle olmuş ufak bir plastiği arıyordum... Bulduğumda ne yapacağım ise şimdilik çözümü olanaksız bir muamma işlevini görüyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lomidas (Ş.Ö.S) +18
RomanceKızıla bürünen gök insanların irislerine yerleştiğinde, kalpleri hiç olmadığı kadar büyük bir ateş parçasıyla tutuşarak atmaya başladığında ve ince bir sızı misali kulaktan kulağa geçen melodi zihinlerine aktığında, içlerindeki kıvılcım onları ait o...