Bölüm Playlist:
Perdenin Ardındakiler - Bu Şehir Bugün Sensiz
Billie Eilish - You Should See Me İn A Crow'Yıkım Özgür, Gri Şehir Ölümlü'
İnce ve uzun parmaklarını elleri arasında duran kuşun kanatlarındaki yumuşak tüylerde gezdirirken solmuş yüzünde olagelen tebessüm, yapraklarını açarak çevresine sarhoş edici kokusunu yayan bir çiçek gibiydi. Kısılmış gözleri ve git gide gevşeyen yüz hatlarıyla, dışarıdan bakan biri kolaylıkla gerçekten huzurlu olduğunu düşünebilirdi...
Değildi.
İçine çektiği nefeslerin soluk borusundan ciğerlerine doğru giden yolu cayır cayır yaktığını ve hatta herhangi yangın yerinden ödünç aldığı alevlere ustalıkla teslim ettiğini fazlasıyla net bir şekilde hissedebiliyordu. Göz kapaklarının görüş alanını her kapatışında tarifi imkansız bir sızıyla irkiliyor, canının daha fazla yanmaması adına zorunda olmadıkça gözlerini kırpmamaya gayret ediyordu.
"Çıldırmış olmalılar." Kırağ, sık soluklarının arasında iki kelimeyi zar zor getirebildiğini fark ettiğinde kısa bir anlık ta olsa kendinden nefret etti. Hızla elindeki hayvanı kafesine geri koyarken bakışları tetikte, yanı başındaki penceredeydi. Ansızın duyumsadığı hissiyat bedenini olabildiğine germiş durumdaydı. Az evvelki gevşemenin kalıcı bir rahatlık olmadığından zaten emindi fakat...
"Aah!" Birdenbire kaybolan veyahut zihninden izini silen düşüncelerinin arkasından fiziksel acı, kendini en olağan şekilde belli etti. Kasılan kaslarını isteği dışında canını fazlaca yakacak derecede hareket ettirirken dudaklarından ardı sıra çığlıklar boşaldı.
"Yalnızca bir süreliğine bize lazımsın, zorluk çıkarmamanı öneririm. Nasılsa sonrasında geri döneceksin." Diye bir tavsiyede bulundu hemen camda beliren tüm uzuvları mavi tonlarından görünen adam. Yani bir ruh.
İstisnasız tüm uzuvları kasılmış durumdayken ağzını büsbütün dolduran kanı daha fazla tutamayacağını fark etti Kırağ.
Yıkım, ölümün kollarında büyüttüğü, zamanı geldiğinde ise pervasızca bedenini gri bir şehrin belirsizlik dolu asfaltına zincirlediği kölesiydi.
Ve ölüm tam da o esna tüm asaletiyle Lomidas'ın zamanın içinde yuvarlanan akrebe dayalı duvarlarını yıkmış, içinde tutsak ettiği yıkımı düşünmeden azat etmişti.Yıkım özgür, gri şehir ölümlüydü.
Genç kadın bunu, karşısında pervasızca onu diğer hayata götürmek isteyen ruhun önünde kan kusarken anlamıştı.
❅
Sıcak ve soğuğun ne denli ürkünç göründüğünü düşünürdüm kimi zamanlarda. Yanmak ve donmak... Aklıma hep ölüm gelirdi. Yanarak öldüğümü hayal eder, korkudan hıçkıra hıçkıra ağlayacak kıvama gelirdim. Sahi, ne çok ürkerdim yanarak ölmekten... Dünyadan yitip gittiğim vakit arkamda soğuk bir ceset yerine kapkara kül parçaları bırakmaktan...
Eğer bir seçenek hakkım olsa, donarak ölmek isterdim. Buzdan bir heykele dönüşmeyi ve ne olursa olsun soğukluğumu kaybetmemeyi düşlerdim.
Sanki o zamanlardan görünmez bir söz almıştı benden soğukluk. Öyle ki sönük kalmış her bir fütursuz söz adına dalgalanan koyu bir ateş, kanımda dolaşan buzların hakimiyetini bedenimden kaldırmak istercesine üzerime devriliyor, uzuvlarımı yakıyor, ama bedenimdeki dondurucu esinti yine de yerini koruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lomidas (Ş.Ö.S) +18
RomanceKızıla bürünen gök insanların irislerine yerleştiğinde, kalpleri hiç olmadığı kadar büyük bir ateş parçasıyla tutuşarak atmaya başladığında ve ince bir sızı misali kulaktan kulağa geçen melodi zihinlerine aktığında, içlerindeki kıvılcım onları ait o...