'Ruhunu Kaybeden İlizyonist'
Zamanı geriye sarabilmek, insanın hayatta huzurunu korumak adına sahip olması gereken tek özellikti bana göre. Akrep yelkovanın beraberinde alışılmışın aksi yönünde yuvarlanır, ve vakitler hayatı terk ederken insana geriye dönüp hatalarını düzeltebilme imkanı kalırdı.
İmkan... Tek ihtiyaç buydu. Birazcık imkan.
Mahzar pişmandı. Önündeki cansız surete bakan adamın gözleri kırgındı. Ve ben... Hiç olmadığım kadar derin bir karamsarlığa ev sahipliği yaptığımın farkındaydım.
Burada neler dönüyordu? Onu nasıl uyandırmayı düşünüyorlardı... O mumlar ne işe yarayacaktı?
Zihinime düşen ihtimallerin ürkünçlüğüyle olduğum yerde bir çığlık koparabilirmişim gibi geliyordu. Olur muydu? Eğer devasa bir çığlık atsam içime hapsolmuş bu iğrenti hislerden... Ait olduğum zamandan kurtulur muydum?
Akrebin ibresi geriye dönüp, vakitler benliğimi evimi terk ettiğim o ana götürür müydü?
Götürürse tüm bu yaptıklarımdan vazgeçerek ailemin yanında kalır mıydım?
Ya da bu durum, tüm yaşadıklarımın tekrarlanmasından başka bir halta yaramaz mıydı?
Evin içinde yankılanan zil sesiyle istemsizce irkilerek oturduğum yerde doğrulduğumda, Mahzar epeydir
birbirine kenetlenmiş halde duran ellerimizi ayırıp kapıyı açmak için ayaklanmıştı.Bu hareketi tam olarak karşımdaki adamdan beklediğimden olsa gerek bir miktar şaşkınlıkla bakışlarımı yerde yatan kızdan alıp ona çevirdim. Hala aynıydı. Kısılmış göz kapaklarının üzerinde biriken ince kırışıklıklar ve en az o kırışıklıklar kadar düz dudaklarıyla yüzünü bir saniye olsun başka bir noktaya çevirmiyordu. İlk başta ondan her ne kadar korksam da yavaş yavaş endişelenmeye başlamıştım.
Gözlerindeki ifade çok... kederliydi.Ona gerçekten bağlı bir insan olmalıydı.
İçten içe eğer sabah Elçin ve Ecmel ile birlikte o da evde olsaydı, buraya ilk geldiğimizde Mahzar'ın yaptığı gibi, bu sefer onun avukata tekme tokat girişeceğini düşündüm. Sarf ettiği sözler uğruna temiz bir dayağı gerçekten hak etmişti. Değil mi?
"Sanya, buradasın!" Elçin'in sesi odanın duvarlarına çarparak kulaklarımı doldurdu. Bakışlarım adamdan kopup onun her zamanki pratik hareketleriyle ilerleyen bedenine döndü. Ciğerlerime doldurduğum derin nefes bir parça olsun içimi rahatlatırken ayağa kalkmıştım. "Sana bir şey oldu mu?"
"H-hayır," diyebildim ister istemez kekelemeyle. Kesinlikle benden bağımsız bambaşka bir sorunları varken bunu neden merak ettiğini şimdilik sorgulamamayı tercih ediyordum.
"Kendini mi asmış?" Dedi Ecmel, odanın parke zeminine adımını atar atmaz. Ve bunu söylemesiyle kızın başında oturan adamın keskin bakışları bir anda odak noktasından çıkıp onun yüzüne birer ok misali saplandı. "Beyinsiz." Dedi tükürür gibi. "Böyle bir şeye kalkışmayacağını bilecek kadar iyi tanıyorsun onu aptal herif."
Ecmel böyle bir tepki beklemiyor olacak ki kısa bir anlığına da olsa, olduğu yerde kalakalmıştı. Elçin ise dudağının kenarını dişlerinin arasına çekerek bakışlarını sevgilisine çevirdi. "Görüyorsun ya sinirleri çok yıpranmış," dedi olabildiğine kısık bir sesle. Öyle ki dudak hareketlerine dikkat etmesem muhtemelen ne dediğini anlayamazdım.
"Zavallı, Mahzar bunun için kim bilir ne kadar üzerine gitti."
Bunun için, derken kastettiği şey ölümle burun buruna gelmiş bir kadın mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lomidas (Ş.Ö.S) +18
RomanceKızıla bürünen gök insanların irislerine yerleştiğinde, kalpleri hiç olmadığı kadar büyük bir ateş parçasıyla tutuşarak atmaya başladığında ve ince bir sızı misali kulaktan kulağa geçen melodi zihinlerine aktığında, içlerindeki kıvılcım onları ait o...