Bölüm 25

157 38 0
                                    


"Sizden korkuyorlar. Gücünüzün ve arkanızda Ai Susano ile birlikte neler yapabileceğinizin farkındalar. Öncelikle Ai Susano'yu sizden uzak tutmaya çalışacaklar." Çenemi sıvazlayarak önümdeki haritayı tekrar gözden geçirdim. Dış surları ve kale girişini işaret ettim.

"Asıl odak noktaları Susano olacak. Onu etkisiz hale bırakırlarsa beni çok uğraşmadan alt edebileceklerini düşünüyorlar." Era Thaira onaylarcasına başını salladı.

"Öngördüğünüz gibi, kalenin birçok yerinde Ai Susano için büyü çemberi oluşturuldu. Tabi ki bir Ai Ron'a zarar veremez ancak tek ihtiyaçları kısa bir süre için de olsa zaman kazanmak."

"Kazandıkları birkaç saniye seni yok etmelerine yetmez." dedi Myol kafası karışmış bir şekilde. Başımı salladım.

"Zamanı beni yok etmek için değil, gücümü elde etmek için istiyorlar." Ouridae'nin olduğu yeri işaret ettim. "Hemen ortaya çıkmayacaktır. Doğru anı bekleyip büyü enerjimi tüketip sonrasında da Susano'yu hedefleyecektir. Beni hemen öldürürse mühürleri olmayan Susano ile baş edebilecek gücü elde edemez." Göz ucuyla Susano'nun yüzüne manidar bir gülümseme yayıldığını fark ettim.

"O halde Ouridae ortaya çıkmadan önce senin onu bulup yok etmen gerekiyor."

"Myol haklı." diyerek onayladı Myol'un babası Era Thaira. "Yolunuzu biz temizleyeceğiz. Biz size engel olmak için oluşturulan büyüleri ortadan kaldırırken sizin daha fazla vakit kaybetmeden Ouridae'yi yok etmeniz gerekiyor. Her geçen gün daha da güçleniyor." Kaşlarımı çatarak derin bir nefes aldım. Son zamanlarda ortadan kaybolan Samguların sayısı kontrol edilemez derecede artmıştı. Tabi ki çoğu, Aranil'in yolunu seçenlerdi. Sadece Ouridae'ye yem değil aynı zamanda insanlara ve bana yapılan bir tehditti. Savaşa hazırlanan sadece biz değildik. Bu gidişe artık bir son vermenin vakti gelmişti.

Pencerenin camından bir tıklama sesi geldi. Camı açarak Odrase'nin içeri girmesine izin verdim.

"Halk güney kapısına ulaşmak üzere." Başımı salladım.

"İçerdekiler de yerlerini aldılar mı?"

"Evet, efendim."

"Pekala. Planladığımız gibi devam edin. Ouridae'den uzak durun ve halkı diğer Samgulardan koruduğunuza emin olun."

"Emredersiniz."

"Görev yerine geri dönebilirsin." Samgu odadan çıktıktan sonra odadakilere döndüm. Susano sessizce beni izliyordu. Sanki birazdan ölümcül bir savaş başlatacakmışız gibi değil de keyifli, sıradan bir günde çay saati yapıyormuşçasına rahattı. Benim aksime, insanların tehlike altında olması onu rahatsız etmiyordu. Ne kadar kan dökülebileceği onu endişelendirmiyordu. Susano'nun tek düşündüğü şey benim güvende olmam ve biraz eğlenebilecek olmanın verdiği heyecandı. Kırmızı kanlıları koruması için ona güvenemezdim. Susano'yu mühürlesem bile onu etkim altında tutabileceğimin garantisi yoktu. Kritik bir anda her şey kontrolümden çıkabilir, kibrimin bedelini masum insanlar ödemek zorunda kalabilirdi.

Era Yon ve diğerlerine güvenecektim. Bu, onlar için sadece taht savaşı değil aynı zamanda özgürlüklerini geri alma mücadelesiydi. Kendileri ve gelecekleri için savaşacaklardı.

"Myol." Grubun biraz daha arkasında sessizce olup biteni izleyen Samgu bakışlarını bana çevirdi. Düşünceli görünüyordu. Yanıma gelmesini işaret ettim. Kısa bir an tereddüt ettikten sonra yanıma geldi, elimi göğsünün üzerine koydum. "Seni endişelendiren şey ne, Myol?" diye sordum büyüm yavaşça ona akarken.

ARANİL (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin