Bölüm 12

214 43 2
                                    

"Keyfin yerinde bakıyorum." Ağzımda maydanoz, elimde bıçakla arkamı döndüm. Hite yüzünde anlaşılması güç bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Uyanmışsın." Kesmekte olduğum peynirden bir dilim ona verdim. "Daha uyursun sanmıştım. Yorgun değil misin?"

"İyiyim. Yeterince dinlendim." diye cevap verdi peyniri yerken fakat modu düşük görünüyordu. Elimi alnına koyarak ateşini kontrol ettim. Normaldi. "Gerçekten iyiyim, Rae. Ne yapıyorsan devam et."

"Sana da hazırlıyorum." dedim dolaptan biraz daha malzeme çıkarırken.

"Olur." Raftan bir tane daha tabak aldım ve kendime hazırladığım tabağın aynısından onun için de yaptım. İki bardağa taze süt doldurup masaya koydum. Hemen yanımızdaki pencereyi sonunda kadar açıp içeri dolan rüzgardan derin bir nefes aldım. Gece yağmur yağdığı için toprağın ve bitkilerin ıslak kokusu her yere yayılmıştı. Arada esen serin rüzgar günler süren sıcağın ardından iyi hissettiriyordu.

"Bugün ben dışarıdayken egzersiz yapmayı unutma, olur mu? Doktor bacağındaki sinirlerin çalıştığını fakat kendi başına da egzersiz yapman gerektiğini söyledi."

"Dünden beri onlarca kez söyledin, Rae. Tamam." diye homurdandı ağzına bir domates dilimi atarken. Ekmeği ısırıp sütümden bir yudum aldım.

"Yürüyebileceğini söyledi, Hite. Heyecanlı değil misin?" Çatalının ucuyla tabaktaki biberleri karıştırdı.

"Ümitlenip tekrar hayal kırıklığına uğramak istemiyorum." diye mırıldandı alçak sesle. Kaşlarımı çatarak elini tuttum.

"Hayal kırıklığı olmayacak, başaracaksın. Senin de en az benim kadar inanman gerekiyor. Çok uzun süredir yürümediğin için kasların zayıf sadece. Güçlendikçe ayağa kalkabileksin."

"Öyle mi düşünüyorsun gerçekten?"

"Evet." diye yanıtladım tereddüt etmeden. Elini sıkarak gülümsedim. "Asla vazgeçmek yok, anlaştık mı?" Neyse ki sonunda gülümseyerek başını salladı. Kahvaltımıza devam ettik.

"Rae?"

"Hmm?"

"Peki elinin üzerindeki işaret ne?" diye sordu bakışlarını çatalı tutan elime dikerek. Ne cevap vereceğimi bilmeden donakaldım. Bakışlarını elimden ayırıp yüzünde donuk bir gülümsemeyle gözlerime baktı. "Büyü mührü, öyle değil mi?"

"Evet." dedim sadece ağzıma başka bir dilim daha peynir atarken. İnkar etmenin bir anlamı yoktu. Mührü gören herhangi biri büyülü olduğunu anlayabilirdi. Fakat Hite'ye neler olduğunu açıklamak istemiyordum. Yeterince endişesi vardı. Hatta bana söylemediği kim bilir neler vardı kafasında. Eğer ona olup biteni anlatırsam yok yere endişelenirdi. Sıkıntılarına bir başkasını eklemek istemiyordum. "Era Yon yaptı."

"Anladım." Uzanıp elimi avucuna aldı ve parmak uçlarını mührün üzerinde gezdirdi. Yüz ifadesinden bir şey anlaşılmıyordu. "Ne için?"

"Koruma için." diye yanıtladım bir an tereddüt ettikten sonra. Ona yalan söylemek istemiyordum fakat en fazla bu kadar dürüst olabilirdim. Uzunca bir süre mührü inceledi hiçbir şey söylemeden. Her geçen saniye geriliyordum. Çarşıda kulağına garip bir şeyler mi gelmişti acaba?

"Era Yon iyi biri." dedi en sonunda yüzünde bir gülümsemeyle. Rahat bir nefes almıştım. "Onunla arkadaş olduğun için memnunum."

"Evet, ben de öyle." Daha fazla konuşursak ayrıntılara girmem gerekebilir ve ağzımdan bir şey kaçırabilirdim. O yüzden bardağı kafama dikleyip çantamı sırtladım. "Ben gideyim artık, görüşürüz."

ARANİL (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin