Yavaşça içkimi yudumlarken hemen ötemdeki çardakta gürültülü bir şekilde eğlenen Samgulara baktım göz ucuyla. İnce tüllerin ardında, kendilerini eğlendirmek için çok da bir şey yapmalarına gerek kalmayan kadınlarla serin yaz akşamının keyfini çıkarıyorlardı.
Biri hariç.
Çekiç kafalı Samgu benim olduğum tarafa baktı. Yüzümü net bir şekilde göremese de kendisine kadeh kaldıranın ben olduğumu biliyordu. Yutkunarak önüne döndü tekrar.
"Canınız sıkılmış görünüyor, efendim. Sizi keyiflendirmeme izin verin lütfen." Karşımdaki kadına bakmadım. Burada bulunmayı istemiyordum. Kollarımın arasına Rae'yi almak varken parfüm kokulu, makyaj yüzünden yüzünün şekli belli olmayan bir kadınla vakit geçirmek zorunda bırakılmıştım.
Oysa Rae öyle miydi? Tenine sinmiş toprak kokusu büyüleyiciydi. Hele gözlerindeki iç eriten o ifade, dudaklarının yumuşaklığı, çıkardığı o arzu dolu içten iniltiler...
Bedenimin hemen tepki vermeye başladığını fark edince oturuşumu düzelttim. Dikkatimin dağılmasına izin vermemeliydim. Bir an önce buradaki işimi bitirip Rae'ye gitmek istiyordum.
"Siz de duydunuz mu?" Çekiç kafalı Samgunun bu sorusu üzerine çardağa bir sessizlik çöktü. İşte başlıyorduk.
"Şeyden mi bahsediyorsun? Rae'den." Herkes aynı anda başını salladı.
"Rae kim?" diye sordum önümdeki kadına. Bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını açtı fakat sonra daha fazla dayanamamış gibi diğer uçtan yanıma kadar geldi.
"Aslına bakarsanız çok fazla şey söyleniyor, efendim."
"Öyle mi?" diye mırıldandım içkimden başka bir yudum alarak.
"Duyduklarınıza inanamayacaksınız." Güldüm. Elbette inanırdım. Hepsini biz yaymıştık zaten. Aranil'in uyandığı dilden dile dolanmaya başlamıştı.
Rae kitabı okuduktan sonra bir süre toparlanamamıştı. Ona hak veriyordum. Ben de en az onun kadar şaşırmıştım. Rium'un bu kadar çılgınca bir şey yapabileceği aklımın ucundan geçmemişti. Böyle bir şeyin mümkün olduğundan bile haberim yoktu. Ai Ron'lar hiçbir zaman kırmızı kanlılara ilgi duymamıştı O yüzden ilk başta ortada bir yanlışlık olduğunu düşünmüştüm fakat parçalar bir araya geldikçe okuduklarının doğruluğuna inanmam zor olmamıştı. Bir kırmızı kanlıda bu kadar büyük bir büyü gücü olmasının tek yolu bu şekilde doğmuş olmasıydı. Damarlarında kudretli bir kan akıyordu. Sadece o da değil, tıpkı Ai Ron'larınki gibi bedenini kaplayan desenler de yazılanları kanıtlar nitelikteydi. Rium ona enerjisini ve güçlerini aktarmıştı.
Rae bir kraliçeydi.
Buna hiç şaşırmadım işte, diye düşündüm gülümseyerek. Kraliçe ünvanına ondan daha çok yakışacak biriyle karşılaşmamıştım.
"Ben gerçekten Taokt olduğuna inanıyordum." dedi Samgulardan biri beni düşüncelerimden sıyırarak. Öteki Samgu onu azarlar gibi omzuna vardı.
"Aptal mısın? Hiç de Taoktlara benzemiyor."
"Sen de öyle söylüyordun!"
"Ben sadece dalga geçiyordum."
"Ben bir şey duydum." diye araya girdi kadınlardan bir tanesi. Herkese yaklaşmalarını işaret etti. Yanımdaki kadın da çardağın ahşap direğine yaslanmış, olabildiğince dikkat çekmeden duymaya çalışıyordu. "Asıl Samguların gözleri normal kırmızı kanlılardan farklıymış." Herkes şaşkınlık içinde derin bir iç çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARANİL (TAMAMLANDI)
Romance**TheWattys2021 Yarı Finalist** **WattpadFantastTR Okuma Listesinde** "Ona yaklaştıkça kalbimin atışı daha da hızlanıyordu. Her kulaçta, beni hapseden zincirlerden biraz daha kurtuluyordum sanki. Hayatımda bir kez olsun kendim için bir şey yapıyordu...