"Gerçekler"
Seungmin yüzündeki koca gülümsemeyle çadıra girmişti. Hemen Changbin ile konuşmak ve üzerindeki o yükü de atmak istiyordu. Minho'yla aralarında geçen samimi dakikalardan sonra bir süre daha konuşmuşlardı. Çocuk itiraf etmeliydi ki Minho'yla konuşmak onun tüm gerginliğini ve mutsuzluğunu almıştı.
Çadıra girer girmez Changbin ile konuşmayı planlamıştı aslında ama siyah saçlı gencin uyuyor olmasıyla sabah konuşmaya karar vermişti.
Changbin aslında uyumuyordu, Seungmin daha fazla rahatsız olmasın diye uyuyormuş gibi yapmıştı sadece, bilseydi karşısındaki gencin onu dinlemeye hazır olduğunu hemen uyanır ve anlatmaya başlardı.
Seungmin de gencin uyuduğunu düşündüğü için çok da takılmamış ve yatağına girmiş ve kısa sürede de uykuya dalmıştı.
Sabah öğretmenlerinin uyanmaları için çaldığı ziller sayesinde uyanmışlardı. Hızlıca üzerlerini giyinmiş ve çadırdan çıkmışlardı. Topluluğun arasına girmeden önce genç önden yürüyen oğlanın omzuna dokunmuştu dursun diye. Bu beklenmedik dokunuşla Changbin irkilmiş ve arkasına dönmüştü.
Seungmin üzerindeki bakışlarla biraz gerilmişti. Bunu nasıl söylemesi gerektiğini bilmiyordu. O kadar istemediğini söylemesine rağmen nasıl şimdi anlat diyecekti.
"Konuşabilir miyiz biraz?"
Changbin duyduğu sesin yumuşaklığı karşısındaki şaşırmıştı. Yine ona bağırır sert davranır diye düşünüyordu.
"Ne konuşacağız?"
Seungmin gergince gülümsedi. Bunu sonunda konuşacak oluşları onu germişti.
"Biraz derin bir konu, diğerleri kahvaltı ederken konuşmak ister misin?"
Changbin kafasını onaylar biçimde sallamış ve ardından gittiği yere doğru Seungmin'i takip etmişti. Çadırlarının arka tarafındaki oturma yerlerine geldiklerinde ikisi karşılıklı bir şekilde oturmuştu.
Seungmin gergin bir şekilde elleriyle oynarken bir yandan da sürekli kendine soğuk kanlı olması gerektiğini hatırlatıyordu. Ama ne zaman konu bu olay olsa istemsizce gerginleşiyor ve stres yüzünden nefes alamadığı bir seviyeye geliyordu.
Changbin karşısında oturan gence baktı. Oldukça gergin olduğu her halinden belliydi. Benimle bu kadar gerileceği ne konuşabilir diye düşündü.
"Eğer istersen sebebini anlatabilirsin."
Sonunda konuşabilen Seungmin'in sesi beklediğinin üzere oldukça soğuk kanlı çıkmıştı. Sanki Changbin'in karşısında gerginlikten bayılacak çocuk o değilmiş gibi soğuk ve duygusuz bir tını vardı sesinde.
Changbin ilk başta bir algılayamamış sonra ise duyduklarının doğru olup olmadığını kavrayamamıştı. Doğru mu duymuştu şimdi, sırf kendini açıklayabilmek için günlerdir didindiği ama asla sert tavrından ödün vermeyen Seungmin ondan kendini açıklamasını istemişti.
"Anlatmıycaksan daha fazla oyalama beni."
Seungmin üzerindeki gerginliği atıp yine eski mooduna dönmüştü. Changbin ikinci kez konuşan çocukla birlikte konuşmak için dudaklarını aralamış ancak ardından ne diyeceğini bilmediği için geri kapatmıştı. Nasıl kendini açıklayacağını bilmiyordu.
Seungmin, Changbin'in sessizliğiyle birlikte ayağa kalkmıştı. Sustuğuna göre bir açıklaması yok diye düşünmüştü. Bu düşünce canını yakmıştı, bir an olsun bir açıklaması vardır diye düşünmüştü. Bir açıklaması vardır da artık aralarındaki bu olaylar biter ve bir daha hatırlanmamak üzere unutulur diye düşünmüştü. Ama aldığı tek cevap sessizlikti. Gitmek için yürüyecekken Changbin bileğinden tutmuş ve geri oturmasına sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
five oh five || seungbin
FanfictionChangbin ve Seungmin o olaylardan sonra birbirlerinden ölesiye nefret etmişlerdi. En azından onlar böyle sanıyordu.