"İlk ve son aşkı"
Minho kucağındaki genci oturma yerlerine indirmişti. Uzun bir yol gelmişlerdi ama çocuk çok zayıf olduğu için Minho o kadar da yorulmamıştı. Hatta yolda Chan yorulduysa onun da taşıyabileceğini söylemiş seungmin de ona çanta mıyım ben ne öyle yoruldukça birbirinize veriyorsunuz diye çemkirmişti.
Eğilip çocuğun bileğine bakarken iyice şişmiş olduğunu görmesiyle derin bir nefes verdi. Seungmin ne kadar belli etmese de canı acıyordu ve Minho da bunu fark etmişti.
"Hastaneye mi gitsek acaba kötü gözüküyor."
Seungmin gözlerini devirdi, bunun için onları hastaneye sürükleyemezdi herhalde.
"Saçmalamayın çok acımıyor zaten hatta ben şimdi çadırıma kadar yürürüm sonra yatar uyurum sabaha da geçer."
Cümlesini tamamlamasıyla birlikte ayağa kalkan genç ayağındaki acıyla yüzünü buruşturmuştu. Arkadaşlarını endişelendirmemek için sesini çıkarmasa da acıdan ağlayacaktı şimdi şuracıkta.
Minho çocuğu omuzlarından tutup oturtmuştu.
"Saçmalama otur şuraya. Bilmiyoruz sanki canının acıdığını."
"Çok kötü şişmiş Seungmin ciddi bir şey olabilir."
Chan de olaya dahil olduğunda Seungmin anlamıştı ki bu gece bunlar onu rahat bırakmayacaktı. Oysaki o hastaneye gitmek falan istemiyordu sadece çadırına girmek ve uyuyamayacağını bilse bile yatağına girmek istiyordu.
"Gerçekten o kadar da acımıyor, şimdi uyuyalım eğer sabaha hala kötü olursa doktora gideriz öğretmene söyleyip."
Başta red etseler de Seungmin bir şekilde konuşup onları ikna etmeyi başarabilmişti. Uykusu olduğunu ve uyumak istediğini söylemişti. Ki bu bir yalan değildi gerçekten o kadar çok uykusu vardı ki şu an anlatamazdı.
"Bari çadırına kadar gitmene yardım etmeme izin ver."
Seungmin bunu da red etmeyi düşünse de burdan çadıra seke seke gidebileceği konusunda şüpheleri vardı. O yüzden kabul etmek zorunda kalmıştı.
Minho tekrar genci kucağına alırken Seungmin çocuğun omzuna vurmuştu hafifçe.
"Koluma girip de götürebilirsin illaha kucağına almana gerek yok."
"Taşıyorum işte seni daha ne istiyorsun?"
Seungmin uzamasın diye bir şey dememişti. O kadar uykusu vardı ve yorulmuştu ki laf yetiştimeye bile hali yoktu.
Minho çadıra girmiş ve Seungmin'i güzelce yatırmıştı. Çocuğun üstünü de güzelce örtünce gülümsedi çocuk.
"Eğer her düştüğümde benimle böyle bebekmişim gibi ilgilenirsen sürekli kendimi bir yerlerden atabilirim."
Minho çocuğun bu dediğine gülümüştü.
"Sen bir yerlerden düşmesen de ben seninle ilgilenirim."
Seungmin yattağın iyice içine girmiş ve örtüye iyice sarınmıştı. "Tatlısın." diye mırıldandı.
"Üstünü değiştirmeden mi uyuyacaksın?"
Seungmin kafasını evet anlamında sallamıştı, yatağa girince o kadar mayışmıştı ki konuşucak hali bile yoktu.
"İyi bakalım iyi geceler sana, bir şey olursa ararsın."
"Tamam" demişti Seungmin ama son hecesini uzatarak söylemişti bu kelimeyi. Ardından Minho çadırdan çıktı ve birlikte oturan arkadaşlarının yanına döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
five oh five || seungbin
FanfictionChangbin ve Seungmin o olaylardan sonra birbirlerinden ölesiye nefret etmişlerdi. En azından onlar böyle sanıyordu.