"Nefret ediyorum ondan!" diye bağırdı küçük kız buna karşın dakikalardır onu ikna etmeye çalışan genç derin bir nefes verdi. "Vien, o senin arkadaşın böyle ufak bir şey için kin güdemezsin güzelim."
kız umursamazca omzunu silkti "İstediğimi yaparım sen bana karışamazsın." ardından yerinden fırlayıp odasına doğru koşup kapıyı sertçe kapatmıştı.
Changbin kendini yıllardır salonda bulunan deri koltuğun üzerine bırakmıştı. Beş yaşındaki bir kıza göre oldukça inatçıydı ve bu Changbin'i oldukça zorluyordu.
En son size bu hikayeyi anlatmamın üzerinden oldukça zaman geçmiş olmalı. Hem bizler için hem de ana karakterlerimiz için oldukça zaman geçti.
Kısa bir özet geçmek istersek. Vien, Changbin'in bir anda ortaya çıkan küçük kız kardeşi. Hem de tam annesini kaybettiği gün ortaya çıkan kız kardeşi. Ona göre o hayatını tamamlayan bir mucize. Vien, tamamlanma anlamına gelen özel isim. Kendini tamamlayan bu küçük kıza daha anlamlı bir isim veremezdi değil mi genç oğlan?
Ah üzgünüm en son nerede kaldığımı bile unutmuşum. Fazla ileriden başladım değil mi?
En son nerede kalmıştık, evet Changbin ve Seungmin'in küçük buluşmasından bahsetmiştim en son. Bu gençlerin first dateleri, ne kadar tatlı ve ufaklardı değil mi? Zaman onların da üzerinden geçti ancak merak etmeyin birbirlerine olan sevgilerinde hiçbir şey değişmedi. Birbirlerini her geçen gün daha da çok seviyorlar. O buluşma onun gibi binlerce buluşmanın ilkiydi.
Bir sonraki buluşmaları kütüphanede olmuştu malum ki üniversite sınavı kapıdaydı. Bolca ziyaret ettiler kütüphaneyi Seungmin gerçekten ders çalışırken Changbin çok dersleri umursamaz onu izlerdi. Bir yandan ise hastanedeki annesini düşünürdü.
Üniversite sınavına girdiler, Changbin pek bir şey yapmadı. Seungmin ise en iyi üniversitelerden birinde hukuk kazandı. Changbin bir işe başlayacakken annesi daha fazla hastalıkla savaşamadı ve öldü. Çok üzüldüğümü söyleyemem bu duruma, çoktan ölmeyi hak ediyordu. Changbin de çok üzülmemişti, sadece annesi olduğu için biraz içi burkulmuştu. Birine çocukmuş gibi bakmaya alışmıştı ne de olsa. İşte o gün içinde oluşan o boşluğu doldurmak için kapısında bir bebek belirdi. Bir kadının babasından olan bebeği, kadın bebeği babasına bırakıp gitmişti babası ise bir umut bakar diye düşünerek Changbin'e bırakmıştı. Küçük kız kardeşi. Biricik bebeği, hayatını belki de en çok anlamlı kılan şey oydu. Küçük kız kardeşi ve biricik sevgilisi olmasa napardı bilmiyordu genç oğlan.
Küçük çocuğa daha kimlik bile çıkartılmamıştı. Changbin on beş gün içerisindeki tüm parasıyla ona ihtiyacı olan her şeyi aldı. Bu sırada Seungmin üniversiteye geçmesi ile Changbin'in yanına taşınmaya karar vermişti. İkisi içinde bu bebek neşe kaynağı oldu. Tabi Seungmin'in ertesi gün vizesi varken ağlamadığı günlerde neşe kaynağıydı. Küçük prenses bazen gerçekten inatçı bir cadıya dönüşüyordu. Yine de Changbin küçük kız onunla olduğu için mutluydu. O iki sorumsuzun bir çocuğun daha hayatını karartmamasına sevinmişti. Elinden geldiğinin en iyisiyle bakıyordu kız kardeşine.
Doğruyu söylemek gerekirse ikisi bu işte baya başarılıydılar. Sevginin olduğu bir evde zaten çocuk ister istemez olabileceğin en iyisiyle yetişiyordu.
Kısa bir özetin ardından tekrar Vien'in inatçılığıyla inlettiği eve geri dönebiliriz.
Seungmin anahtarıyla kapıyı açmıştı. Küçük kız onun geldiğini duyar duymaz kapıya koştu.
"Seungmin oppa!"
Seungmin çantasını yere fırlatıp kendine doğru koşan kızı kucağına almıştı. "Vivi!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
five oh five || seungbin
FanfictionChangbin ve Seungmin o olaylardan sonra birbirlerinden ölesiye nefret etmişlerdi. En azından onlar böyle sanıyordu.