32. Bölüm

3.1K 285 21
                                    

Herkese selamlar💜 Söz verdiğim üzere yeni bölüm erkenden sizlerle. Elimden geldiğince aksatmadan paylaşıyorum ve sitem etmek istemiyorum. Hikayemi seviyorsanız beni oy ve yorumlarınızla desteklemeyi ihmal etmeyin, olur mu?

Kitabımıza ismini veren bölüme geldik nihayet🤓

Keyifli okumalar💜

Bölüm şarkısı : Pinhani - Beni Sen İnandır

BİRCE

Yine bir cuma akşamıydı. Köprünün hemen karşısında bu akşam elimde Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'sı vardı. İçindeki satırlardaysa kendimi Yiğit'e bırakamayışımın en önemli nedeni. Bildiğim ancak adını bir türlü koyamadığım bir keşif.

Şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum! Bu eksik sana değil, bana ait. Bende inanmak noksanmış. Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanamadığım için, sana âşık olmadığımı zannediyormuşum. Bunu şimdi anlıyorum. Demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar. Ama şimdi inanıyorum. Sen beni inandırdın. Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum.

Kim bilir kaçıncı kez okuduğum bu satırlarda bende neyin eksik olduğunu bulabilmiştim nihayet. Bende inanmak kabiliyeti noksandı. Kürk Mantolu Madonna'daki Maria Puder'le aynı eksiklikten muzdariptik.

Ben aşka inanmıyordum!

Yalnızca aşka değil, duygularla hayatı harmanlayarak yaşamaya da. Yalnızca mantığımın sesini dinleyerek yaşıyordum ve bu hayat yavan tuzsuz bir yemek gibiydi. Yiyebiliyordunuz ancak keyif almıyordunuz. Maria Puder günün birinde inanmıştı! Raif Efendi'nin zarif aşkıyla karşılaştığında tüm direncine rağmen kendini aşka bırakmıştı.

Bense bırakamıyordum, korkuyordum!

Yiğit'i tanıyalı daha ne kadar olmuştu ki? Yalnızca birkaç ay. Bu kadar kısa sürede tanıdığım bir adamın ruhumda kapladığı alan her geçen gün büyürken içimdeki korku da onunla doğru orantılı biçimde büyüyordu. Yiğit'inse tüm ters davranışlarıma rağmen benden uzak durmaya hiç niyeti yoktu.

Lucas'la birlikte hazırlayacağımız yemeğe gelmeyeceğini ümit ettiğim halde evime ilk gelen o olmuştu. Sonra da mutfaktaki masaya oturup Lucas'la hazırlıklarımızı izlerken küçük bir çocuk gibi oflamayı ihmal etmemişti. Lucas da Yiğit'in bana olan ilgisini anlamayacak kadar saf bir adam değildi ve gece tamamıyla ikisinin yarışına dönüşmüştü. Ve gecenin galibi elbette ki Lucas'tı.

Bundan daha doğal bir şey yoktu çünkü iki sene boyunca neredeyse birlikte yaşamıştık. Hem aynı apartmanda hem de aynı işyerindeydik. İyi anlaşıyorduk ve bu birlikteliğimize yansıyordu. Yiğit bana olan duygularının ve kıskançlığın esiri olmuş bir halde boşa kürek çekeceği bir yarışın içine girdiğinin farkında değildi.

"Toskana'da içtiğimiz şarabı hatırlıyor musun?" diye sordu Lucas. "Lumière'de en çok satılan içecek oldu."

"Öyle mi oldu? Şarap çok güzeldi gerçekten."

"İki şişe getirdim buraya. Bu akşam yemeğin yanında içeriz diye düşündüm." Sonra da yemek için hazırladığı sostan bir kaşık alarak bana doğru uzattı. "Tadına baksana."Geçmiş yıllarda birlikte yemek yaparken sıkça yaptığımız bir şeydi bu. Kaşığın bir ucuyla yaptıklarımızı birbirimize tattırırdık. İkimizde şefiz.

Sosun tadına Yiğit'in Lucas'ı boğmak isteyen bakışları altında bakarken gece boyu bir sorun olmamasını umuyordum.

"Bu sofra harika görünüyor." Ceyda'nın yaptığımız yemekleri gördüğündeki neşeli enerjisi neyse ki ortamı biraz olsun yumuşatmıştı.

Beni Sen İnandır (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin