16. Bölüm

3.3K 264 15
                                    

Güneşli bir sonbahar gününden selamlar💜 Ayrıca bugün benim doğum günüm🙈 Bu yüzden ekstra bir bölüm daha paylaşmak istedim ki çifte kutlama olsun💙 Keyifli okumalar dilerim🤓

BİRCE

Yedi yaşında kendime verdiğim bir söz yirmi dört yaşına gireceğim şu günlere kadar hayatımı şekillendirmişti. Annem gibi olmayacağım. Bir adamın aşkına güvenip tüm hayatımı onun ellerine bırakmayacaktım. Yapmamıştım da. Okulumu bitirmek için çabalamış ve bunu yaparken de bir yandan maddi özgürlüğüm için uğraşmıştım. Sürekli çalışmam gerekmişti ve bundan bir gün bile gocunmamıştım. Şanslıydım çünkü yaptığım işi çok seviyordum. Çalışmak bana eziyet değil her zaman keyif veren bir şey olmuştu.

Belki hayatıma giren erkekler konusunda bu kadar katı bir diyet uygulamam biraz fazla olmuştu. Yine de pişman değildim çünkü aşka inanmıyordum. Senelerdir etkilendiğim tek bir adam bile çıkmamıştı karşıma. Yani hayatıma kimseyi almayışımdaki bu katılık biraz da bundandı. Aşık olabileceğime inanmıyordum. Aşık olmayacağımı biliyordum.

Ve ben bir şeylere inanmayı değil bilmeyi severdim.

Sonra hayatımın Paris sayfası başlamıştı ve ben Lucas'la tanışmıştım. Yıllardır beni etkileyebilen kimse olmamışken Lucas'ın çekiciliği ve güvenilir biri olması ona şans vermeme neden olmuştu. Birlikte geçirdiğimiz aylar sonucunda da bir gün bile pişman olmamıştım. Lucas gözünüz kapalı güvenebileceğiniz her yönüyle harika bir adamdı. Kusursuz bir hayat arkadaşıydı. Ve bana aşıktı. Bu her haliyle alenen ortadaydı. Gözlerime yoğun bir şekilde bakıyor ve beni sevdiğine ikna ediyordu. Bakışıyla, duruşuyla, gözü kapalı hayatının her alanına beni koymasıyla bunu biliyordum. Onunla bir gelecek fikri bu yüzden gözümü hiç korkutmuyordu. Çocukluk travmalarıma ve babama rağmen.

Lucas ömrümün sonuna kadar demirleyebileceğim sakin ve güvenilir bir limandı.

İtalya'ya doğru yol alırken Camille'in bahsettiği mesele aklımı kurcalıyordu. Dürüst bir ilişkinin ilk kuralıysa her şeyi olduğu gibi konuşmaktı. Bu yüzden aklımdakileri Lucas'la paylaşırken hiç tereddüt etmemiştim.

"Lucas, Camille Vivien ile aranızda geçen bir münakaşadan bahsetti. Senin için endişeleniyorum. Aranızda neler oldu, anlatacak mısın?"

"Sana her şeyi anlatacağım Birce," dedi Lucas ciddiyetini korurken. "Ama bunun için biraz beklememiz gerekli ve bunun nedenini şimdi açıklayamam. Bana yalnızca iki gün ver, sonra her şeyi konuşacağız."

"Çok gizemli konuşuyorsun," dedim ona cevap olarak. "Endişelenmeme gerek var mı?"

"Hayır, yok. Yalnızca tatilimizin tadını çıkaralım, olur mu? Sana bir sürü güzel yiyecek tattıracağım. Şimdi canımızı sıkmaya hiç gerek yok."

Lucas bizim için harika bir gezi planlamıştı. İtalya'nın Toskana bölgesini gezecek ve oradaki şarapların tadına bakacaktık. Tam bir hafta hiçbir şey düşünmeden yalnızca gezimizin tadını çıkarmak istiyordum. Gezimizin ikinci günü Lucas bir soru sorana kadar yalnızca lezzetlerin peşine düştüğümüzü düşünüyordum.

"Birce," dedi meraklı mavi gözlerini üzerime çevirirken. "Çocukları çok sevdiğini biliyorum. Hastanedeki partide onlarla nasıl ilgilendiğini gördüm." Sonra oldukça tatlı bir tonda "Peki çocuk sahibi olmak istiyor musun?" diye sordu.

Çocukları gerçekten çok seviyordum. Onlarla vakit geçirmeyi, güzel yemekler yediklerine yüzlerindeki mutluluğu izlemeyi. Kendi çocuğum olmasını da isterdim herhalde. Karşıma bu hayali birlikte kurabileceğim kimse çıkmadığından üzerine hiç düşünmemiştim. Anne olabilmek için doğurmanın da gerekli olduğunu düşünmüyordum. Anne hissederseniz, bir çocuğa emek harcarsanız bana göre anneydiniz.

Beni Sen İnandır (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin