18. Bölüm

3.4K 266 11
                                    

Şimdiden 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Keyifli okumalar dilerim💜

BİRCE

Flânerie. Bu Fransızca kelimeyi tanımlamak için bir sürü cümle kurabilecekken aralarında en sevdiğim tanım aylak aylak gezmek anlamına geldiğini söylemekti. Fransızların hiçbir amaç olmadan yürümeyi anlatmak için kullandıkları bir kelimeydi bu. Çocukluğumdan beri aklım karıştığında, içim sıkıldığında, bunaldığım zamanlarda sık sık yaptığım bir şeydi bir yere varmadan yol nereye götürürse yürümek. Gittiğin yerde kentin dokusuna karışıp, etrafı gözlemleyerek acele etmeden yürüyerek anın tadını çıkarmak.

Bir yere varmaktan çok yolu ve yürümeyi severdim.

Yaptığım bu yürüyüşlerin bir kelimeyle tanımlanmış olduğunu da Fransa'ya geldiğimde öğrenmiştim. İki yıldır Fransa ile ilgili o kadar çok şey öğrenmiştim ki kendimi bundan sonraki hayatımın burada olacağına bile hazırlamıştım. Okulum bitmek üzereydi, Michelin yıldızlı bir restoranın baş şefi ve ortağıydım. Sevdiğim ve bir şeyler paylaşabildiğim arkadaşlarım vardı. En önemlisiyse Lucas vardı. Paris'teki en yakın arkadaşım, iş ortağım ve sevgilim.

Yine de yaldızlı bir tabloya benzeyen bu görüntüde eksik olan bir şeyler vardı. Hani bir yemeği yaparsınız ve tadı fena değildir ancak lezzetli olmasına engel olan bir eksiklik vardır. Ne olduğunu düşünürsünüz ve bir türlü bulamazsınız. Lucas'la bir hayata evet dediğimde tıpkı böyle hissediyordum. Bir şeyler eksikti ve neyin eksik olduğunu anlayabilmem için karşıma mor bir şemsiye çıkması gerekmişti. Mor bir şemsiye ile karşıma çıkan bir yabancı yüzünden hayatımdaki tüm kararları gözden geçirmek durumunda kalmıştım. Ve sonunda hayatımı tümüyle değiştirmeye karar vermiştim. Paris'teki hayatı ardımda bırakıp Türkiye'ye dönecektim.

Kesin bir karara varmadan önce günlerce aylak aylak Paris sokaklarında amaçsızca yürümüştüm. Bu kararı almak çok zor olmuştu!

Restorandaki o tuhaf geceden sonra günlerce yemeden içmeden kesilmiş bir halde yaşamıştım. Hiç tanımadığım bir adam yüzünden içine düştüğüm bu karmaşadan hoşlanmıyor olsam da alacağım kararların Lucas'ın hayatını derinden etkileyeceğini bildiğimden temkinli davranmak istemiştim. Aniden bir karar almamak adına günlerce düşünürken davranışlarımdaki gariplik herkesin ilgisini çekmişti ve ben yine de kimseye derdimi anlatamamıştım. Çünkü utanıyordum.

Hiç tanımadığım bir adam yüzünden nişanlımdan ayrılmayı düşündüğümü yargılanmadan kime anlatabilirdim? Bunun yanı sıra insanların kararıma etki etmesini de istemiyordum. Bahar'la Ceyda'da dahil hiç kimseye yaşadıklarımdan bahsetmeyişim bundandı. Bir tek Emily'nin neşeli enerjisi kendimi biraz olsun açmamı sağlayabilmişti.

"Birce günlerdir çok sessizsin. Neyin var? Herkesin içinde sormak istemedim. Lucas'la mı kötüsünüz yoksa?" Emily sorduğu bu soruyla düşünmekten yorulmuş zihnimin durulmasını sağlamıştı.

"Aslında gözle görülür bir problem yok," demiştim ciddi bir ses tonuyla. "Benim bazı tereddütlerim var. Yani... Evlilikle ilgili..." Neler hissettiğimi nasıl anlatacağımı hiç bilmiyordum.

"Evlilik çok ciddi bir karar," dedi Emily beni yargılamadan. "Aklında soru işaretlerinin olmasından doğal ne olabilir?" Emily anlayışla başını salladıktan sonra benim kafa karışıklığıma çözüm olarak oldukça ilginç bir teklifle geldi. "Çok iyi bir astrolog tanıyorum. Kesinlikle ona gitmeliyiz. Ben hayatımla ilgili önemli karar almadan önce ben hep ona danışırım."

Bu çözüme kahkahalarla gülmek istesem de bunu yapmadım. Astroloji Ceyda sayesinde hayatımın içerisinde kulak dolgunluğumun olduğu bir alandı ancak inandığım bir alan değildi. Astrolojinin gerçek olmadığını karşımdaki kadına veya Ceyda'ya bilimsel dayanaklarla ispatlayabilirdim.

Beni Sen İnandır (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin