48. Bölüm

2.8K 263 10
                                    

Hafta başından herkese selamlar💖 Yiğit'le sürünmecelerde son güne geldik. Perşembe Birce'miz ne yapmış ona bir göz atacağız. Yorum ve oylarınızı bekliyorum, Beni Sen İnandır'ı seviyor muyuz?💜

Keyifli okumalar dilerim.

Bölüm Şarkısı: Mary Jane- Yaz Bunu Bir Kenara

YİĞİT

Ilık bir nisan akşamıydı. Birce her hafta cuma olduğu gibi yine hafif bir tebessümle onu beklediğim banka yaklaşırken gülümsüyordu. Bense onu izliyordum. Dünyanın en güzel manzarasına bakmak gibiydi onu izlemek. Hayattaki hiçbir güzel manzara beni onun çikolata kahvesi gözlerine bakmak kadar mest edemezdi, bunun bilincindeydim. "Hava serin, üşümedin mi?" diye sorup yanıma otururken ben hala büyülenmiş gibi onu izliyordum.

"Yok, hiç üşümedim," dedim kendimden emin bir sesle. Onu beklerken hiçbir olumsuz duyguyu hissedemezdim ama ona bunu yüksek sesle söyleyemiyordum. Gözlerinde kalbini görmeme engel olan bir duvar vardı. Ardını göremediğim bu duvar aşkımı ilan etmeme engel oluyordu. Resmen korkuyordum. Onunda bana karşı duyguları olduğuna emin olmama rağmen. Yoksa haftalardır bu bankta oturup getirdiği tatlıları yerken benimle olur muydu? Ya da sevdiği kitapları benimle birlikte burada okur muydu? Kitaplardaki en sevdiğimiz bölümler ve altını çizdiğimiz cümleler hakkında  konuşuyorduk. Bence bu cümleler herkesle paylaşmak istemeyeceğiniz mahrem şeylerdi. İnsanların ruhlarındaki tanıdık kısımları kitaplardaki cümlelerde bulunca altını çizdiklerine inanırdım. Bunları biriyle paylaştığınız anda o kişiye ruhunuza dokunma fırsatı tanımış olurdunuz. En azından benim için öyleydi. Birce'nin ruhuma ve kalbime dokunan bir tarafı vardı ve ben onunla altını çizdiğim cümleleri seve seve paylaşıyordum.

Bu hafta sırada Küçük Prens vardı. İkimizde kitabı okuyarak en sevdiğimiz cümlelerin altını çizecek ve bunun hakkında konuşacaktık. Alışkanlıklardan bahseden çok sevdiğim bir cümledeydi sıra. İnsanın alışkanlıkları olmalı diyordu, alışmalıyım ki seni beklerken mutlu olayım. "Buna katılıyor musun?" diye sordu bir yandan getirdiği enfes tiramisuyu kaşıklarken.

"Evet, katılıyorum." dedim başımla onaylayarak. "Mesela her cuma seninle burada olmak artık bir alışkanlık oldu ve bu beni çok mutlu ediyor. Seni beklerken heyecanlanıyorum." Yanakları kızarmaya başlarken hızlıca gözlerini benden kaçırmıştı ama artık duygularıma engel olmak istemiyordum. Düpedüz aşıktım bu harika kadına. Konuyu değiştirmesini izlerken bile onun güzelliğinde kaybolmaktan alamıyordum kendimi. Gelmese dahi onu burada yalnızca beklemenin bile beni mutlu edeceğini fark ederken dehşete düşmek ve ya kaçmak için artık çok geçti. Bunu biliyordum.

Zindanımın adı Birce'ydi!

Gidişi ile elimi kolumu bağlamış, sonra da o adamla evlenerek ruhumu zindanlara kilitlemişti. O günden bu yana sarhoş olmadığım ilk akşamda bile ayaklarımın beni getirdiği yer onunla oturup kitap okuduğumuz banktı. Yedi yüz otuz iki gün yirmi bir saat dört dakikamı Birce'siz geçirdiğim başka bir günün sonu daha yaklaşırken alışkanlıkları düşünüyordum. İki yıldır her cuma akşamı deniz kıyısındaki bu banka gelişim de bir alışkanlıktı mesela. Ondan önce her cuma akşamı Birce'yle burada buluşup sevdiğimiz kitapları birlikte okuyuşumuz da öyle. İçinde kaybolmaya hevesli olduğum koyu kahverengi gözlerinin güzel bir cümle okuduğundaki ışıltısı zihnimde öylece duruyordu. Her cuma buraya geliyor ve o anları yaşıyormuşçasına hayal ediyordum. Bu benim için artık kutsal bir tören gibiydi. Birce'nin en azından hayali benimle olmazsa aklımı kaçıracaktım çünkü.

Beni Sen İnandır (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin