"Konuşmalarımız ne zaman sonlanacak?" diye sordu adam tahammülü kalmamışcasına.
Aslında kadınla konuşmayı sürdürmeye sahiden tahammülü kalmamıştı ama konuşmaktan da kendini alamıyordu.
"Bu durum iyice canımı sıkan bir hâl almaya başladı."
"Ama acıdığın için vicdanının sesini de susturamıyorsun..." diye bir tespitte bulundu kadın. "Değil mi?"
"Değil." diye aksice yanıtladı adam.
Oysa öyleydi.
"Sana karşı vicdan yapacak kadar dahi bir şey hissetmiyorum artık."
"Öyleyse," diye söz aldı kadın. Adam her seferinde daha fazla acıtmayı iyi biliyordu. "Neden hâlâ aramalarımı yanıtlıyorsun?"
"Israrla aramayı sürdürüyorsun çünkü." diye soludu adam, kendini savunmaya geçen bir oğlan çocuğu edasıyla. "Açana dek arıyorsun."
"Sesini duymazsam ölecekmiş gibi hissediyorum çünkü." diye itiraf etti kadın.
Aramalarının yanıtlanmasının hiçbir zaman ikinci deneyişine kalmamış olduğu gerçeğini adamın yüzüne vurmadı. Adam, kadının aramalarını her daim ilk seferinde yanıtlardı ama kadın, adamın kendini avutuş şekline laf etmek istemedi. Belki de adamın kadınla konuşmayı sürdürmesi için zihnine bahane olarak öne sürdüğü, tutunduğu tek dal bu yalandı.
"Sesini işitmek, sana olan hasretimi dindirmenin en etkili yolu." Duraksadığında devam etti. Dudaklarında durgun bir tebessüm hâkimdi şimdi. "Beni sevginin aksine sesinden mahrum bırakmadığın için teşekkür ederim."
"Hayatım, çıkıyorum ben!" diyişini işitti kadın, telefonun ucundan yükselen melodik sesin. Hemen ardından da tutkulu bir öpücük sesi.
Gözleri hızla yanarken sızı giren kalbini nasıl dizginleyeceğini bilemedi kadın.
Kadının yitirdiği hayatı artık bir başka kadına aitti.
Sevgisinin ve onların katili olan melodik sesli O kadına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yâr bandı
Short Story"Sen yara bandıydın, yaralarımı örtbas etmek için vardın." dedi adam diline pelesenk ettiği bir gerçeği dile getiriyormuşcasına sakinlikle. "Ama artık gizlemeye ihtiyaç duyduğum bir yaram kalmadı. Merhemimi buldum." "Sevindim." diye fısıldadı kadın...