"Pişman olduğunu söylemiştin." dedi adam ılımlı ama taviz vermez ses tonuyla. "Dün gece vicdanın olmadığım için pişman olduğunu söylemiştin."
"Pişmanım evet." dedi kadın, adamı onaylarken. "Ama yine geçmişe dönecek olsam yeniden vicdanımdan yana olmazdım."
'Senden yana olurdum.' diye devam ettirdi içinden. Ama adam duymadı.
Adam zaten kadını hiç duymadı.
"Hak ediyorsun." dedi adam nefretle. Ses tonundaki öfke yeniden kadını kıracağının en bariz sinyaliydi. "Şu an çekiyor olduğun tüm acıları hak ediyorsun."
"Hak ettiğimden fazlasıyla bir başımayım." dedi kadın çaresizce. "Sensizliği hiçbir zaman hak etmedim."
Adamdan istediği yalnızlığını dindirecek bir yardım eliydi. Oysa adamın parmakları bir başka kadının parmaklarına kenetliydi.
"Bu..." diye sürdürdü kadın konuşmasını. Boğazı düğümlenmişcesine yutkundu. Oysa yalnızca sarf edecek nitelikte sözcüklere vakıf değildi. "Bu çok ağır. Kaldırabileceğimden çok daha ağır."
Sesini alçalttı. Sesli dile dökmeye dahi mecalinin kalmadığı acizliğini döküyordu usulca. "Eziliyorum, yokluğunun kalbimde açtığı uçurumun altında. Bir omuz ver n'olursun."
"Paramparça olmanı diliyorum." dedi adam, kadına karşı ilk defa beddua ederken.
Ya da kadının duyduğu ilk bedduasıydı.
"Yerle yeksan olmanı, yokluğumla kıvranmanı ama hiçbir zaman rahat bir nefes alamamanı her şeyden çok diliyorum."
"Merak etme." dedi kadın gözyaşları içerisinde gülümserken. "Sensizliğin nefes aldırdığı yok zaten."
Telefon yüzüne kapanırken konuşmayı sürdürdü.
"Yokluğundan ağır yük de eklenmez omuzlarıma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yâr bandı
Nouvelles"Sen yara bandıydın, yaralarımı örtbas etmek için vardın." dedi adam diline pelesenk ettiği bir gerçeği dile getiriyormuşcasına sakinlikle. "Ama artık gizlemeye ihtiyaç duyduğum bir yaram kalmadı. Merhemimi buldum." "Sevindim." diye fısıldadı kadın...