"Sen yara bandıydın, yaralarımı örtbas etmek için vardın." dedi adam diline pelesenk ettiği bir gerçeği dile getiriyormuşcasına sakinlikle. "Ama artık gizlemeye ihtiyaç duyduğum bir yaram kalmadı. Merhemimi buldum."
"Sevindim." diye fısıldadı kadın...
"Acıttığın zamanlar," dedi kadın bitkince. Artık gözyaşı dökmeye bile halinin kalmadığını hissediyordu ama yanaklarındaki ıslaklık bir türlü dinmiyordu. "Yaşam beni yolun sonuna sürüklemek için tüm gücünü kullanıyor sanki."
"Yolun sonunda değil misin zaten?" diye alayla sordu adam.
Kadının pişmanlığını dile dökmesininardından onları ayrılığın koynuna bırakan geçmiş eylemini yeniden olsa yine tekrarlayacağını işittiği andan beri kadına beslemekte olduğu az miktarda şefkati de tükenmişti. En gaddar hâliyle kadının karşındaydı şimdi. Acıtmak içindi sarf ettiği tüm sözcükler.
"Paçalarıma sıkıca tutunmuş, merhametimidilenmiyor musun ne zamandır?"
"Böyle konuşma." diye sızlandı kadın. "Sana olan zaafımın sığındığı acizliği böyle hor görme."
"Aciz olduğunu kabul etmen güzel." dedi adam alay etmeyi sürdürürken. Sıraladığı her zehirli sözcükle telefon ardından işittiği kesik soluk sesleri hissizliğeitse de dudakları istemsizce geriliyordu.
"Güzel değil." diye itiraz etti kadın. "Sensizliğin gölgesinde benliğimi çevreleyen hiçbir his güzel değil."
"Ama sensizlik güzel." dedi adam kadının soluğunu keserken.
Telefon, tuzla buz olan bir kalp ve uzunca bir süre bir eli sancıyan kalbi üzerinde yumru hâlinde bir eli boşlukta öylece sallanmakta olan kadını acısıyla usulca baş başa bırakarak sonlandı.
Hoş, yalnızlık konu bir tek acılarına geldiğinde kadına saygı duyuyordu zaten.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.