<3
__________
Minho'dan
Yüzümü yavaşça yanımda uyuyan masum bedene çevirdim. Huzurlu görünüyordu uyurken. Dudakları bükülmüş, yanakları biraz daha şişmişti.
Sürekli bana yanaklarım çok şişko değil mi diye soruyordu. Hayır, değildi. Yanakları benim gözümde onun en güzel özelliklerinden biriydi. Minik tatlı bir sincabı andırıyordu. Arada bir elimi yanağına yasladığımda çok güzel hissettiriyordu. Jisung benim hayatımda gördüğüm en tatlı, en yakışıklı, en huysuz, en güzel gülen insandı.
Kusurlarım vardı. Ama o beni kusurlarımla kabul edip seviyordu. Bazen bana sevgisini hissettiremediğini düşündüğünü söylüyordu. Ona hep beni çok güzel sevdiğini söylüyordum. O ise gülümseyip günümü daha da aydınlatıyordu.
Hayatım jisung'tan önce ve jisung'tan sonra olarak ikiye ayrılıyordu. Ondan önce arkadaşlarımla gezer, sağlığımı çok da önemsemez, evde nadir girerdim. Ama jisung hayatıma girdiğinden beri varım yoğum o olmuştu. Onunla geziyordum, ikimizin sağlığına da dikkat ediyordum ve evden dışarı o olmadığında nadir çıkıyordum.
Annem ve babam her zaman şikayet ederlerdi eve gelmememden. Özellikle annem her eve dönüşümde güzel bir sağlıksız beslenme azarı çeker, bana yaptığı yemeklerden zor da olsa yedirirdi.
Şimdi jisung sayesinde her hafta annemleri görmeye gidiyordum ve nerdeyse her gün annem ve babamla telefonda konuşuyordum. Jisung annem ve babamın gönlünde şimdiden en üst sıralardaydı. Hatta annem jisung'a ona 'anne' diye hitab etmesini istediğini söylemişti. Jisung başta çekinse de şimdi anne ve babama 'anne', 'baba' şeklinde hitab edebiliyordu.
Jisung ailesiyle neler yaşamıştı bilmiyordum. Bana sadece onların ona baskı uyguladığını, orda daha fazla kalırsa intihar edebileceğini ve bu yüzden de onları terk ettiğini söylemişti.
Seul'de güzel bir üniversite okumuştu ve bir yanı yarım olmasına rağmen güçlü bir şekilde ayakta durmuştu. Kendine zarar vermek istemediği için de başkalarını kışkırtarak kendini dövdürtmüştü. Yaptığı doğru değildi elbette ama yine de ona bir şey diyemiyordum. Çünkü anksiyete ve depresyon sahibi değildim. Zor şeyler yaşamamıştım. Onu anlamaya çalışmaktan başka bir şey yapamazdım.
Sürekli yanındaydım. Bazen geceleri kabus görüp çatıya çıktığında ve onu uyanıp yanımda bulamadığımda deli gibi korkuyordum. Çünkü kimse bilmiyordu ama onu kendi kendine 'çok fazla mı yaşadık acaba jisung? Ölme zamanımız gelmedi mi? ' diye konuşurken duymuştum. Onun bildiğimden haberi yoktu, belki de sinirliyken söylemişti. Bilmiyordum ama çatıda yanına gidip sıkıca ona sarılana kadar kendimi iyi hissetmiyordum. Sanki bir anda ellerimden kayıp gidecekmiş gibi hissediyordum o yanımda olmadığında.
Ne olursa olsun bana anlatmasını istiyordum. Anlatıyordu da. Canı yandığında, üzüldüğünde, mutlu olduğunda, kalbi kırıldığında, heyecanlandığında, sinirlendiğinde gelmesi gereken ilk durak bendim çünkü. Bana sürekli bizden başka kimsesi olmadığını söylüyordu. Doğruydu da. İlk zamanlarda bize bir şey anlatmasa da sonradan her şeyi anlatmıştı. Arkadaşı, ailesi, akrabası kısaca ona sahip çıkacak, kol kanat gerecek kimsesi yoktu.
Daha biz sevgili olmadan önce ona ben senin ailen, arkadaşın, akraban olurum demiştim. Gülümsemiş ve dolan gözlerini saklamaya çalışmıştı. Sonra da mutlu olduğu için bana sarılmıştı. O gün ona karşı ilk defa bir şeyler hissetmeye başlamıştım. Ona hiçbir zaman gerçeği söyleyemeyecektim sanırım. Sürekli bana benden ilk ne zaman hoşlandın sorusuna bir cevap alamayacaktı.
![](https://img.wattpad.com/cover/273935664-288-k611870.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evet °Minsung°
Fanfiction"Eğer o gün bana mesaj atmasaydın ben yalnız bir hayat sürmeye devam ederdim Minho. Sen benim kurtarıcımsın, her şeyimsin. " 23.06.21 Başlama Tarihi