Evet 23

49 10 4
                                    

<3

_________

"Gitmem gerekiyor jisung. Daha fazla yapamıyorum. Olmuyor görmüyor musun? Ölüyorum. Dayanamıyorum. Sen, sen o soğuk toprağın altında yatarken ben nefes alamıyorum. Suçluyum. Seni ölüme yalnız göndermemem gerekiyordu. Affet beni sevgilim. Sadece 1 saat sonra yanına geleceğim. Affet beni ve bekle. "

Boş mezarın karşısında bağırıyordu jisung. Sevdiği çocuk onun yanına geleceğini söylüyordu. Jisung ölmemişti ki. Tam yanında duruyordu. Kafasını kaldırıp mezar taşına baktı. Kendi adı yazıyordu? İyi ama ölmemişti ki. Kendisi öyle sanıyordu. Jisung tam 1 ay önce feci bir araba kazasında ölmüştü. Minho onu göremezdi çünkü artık sadece bir ruhtu.

Nefes nefese uyandığımda ciddi anlamda korkmuştum. O neydi öyle? Hemen ellerim vücudumda dolandı. Sonra da kalbimin üzerinde durdu. Atıyordu.

Minho yanımda mışıl mışıl uyurken ben gördüğüm rüyanın etkisindeydim. Kafama sürekli bana bir şey olsa Minho kendine zarar verir mi düşüncesi dönüyordu.

Yine her kötü rüya gördüğümde olduğu gibi hırkamı alıp çatıya çıktım. Bileğinin acısı umrumda değildi. Kafamda sadece minhoya bir şey olursa ne yaparım düşüncesi vardı. Ben onsuz yapamazdım. Asla yapamazdım. Gerekirse onun için ölürdüm ama ona bir zarar gelmesine izin vermezdim.

Büyük ihtimalle birazdan yokluğumu farkedip çatıya gelirdi. Hep öyle oluyordu. Geldiğinde endişelenmesin diye ağlamamaya çalışıyordum. Ama lanet düşünceler beni zorluyordu.

O beni sürekli koruyup kolluyordu sevgisini belli ediyordu. Ama ben onun gibi değildim. Duygularımı kolay kolay belli edemiyordum. Ona sevgimi hissettirdiğimden emin bile değildim.

Gelen sesle birlikte kafamı kapıya çevirdim, gelmişti. Hiçbir şey söylemeden geldi ve yanıma oturup bana sarıldı. Gözyaşlarım sanki bu anı bekler gibi akmaya başlamışlardı. Minho, minho benim ailemdi. O olmasa olmazdı.

"Ağla, ağla ve rahatla. Sonra da ne gördüğünü anlat tamam mı bebeğim?"

Sümüklü bir bebektim sanırım. Saçma sapan şeylere bile ağlaya bilen, her şeyi kafaya takan baş belası bir bebek.
Burnumu çekerek ondan ayrıldım. Ellerini yanaklarıma koymuş göz yaşlarımı siliyordu.

"Ağla dedim ama fazla ağlama gözyaşların kalbime batıyor. "

Gel de sevme. Canı yanmasın diye durdurmaya çalışıyordum kendimi. Benim için daha fazla üzülmesin diye. Ama bu lanet yaşlar durmuyordu. Neden durmuyorlardı? Beni neden dinlemiyorlardı?

"Şşşş gel buraya tamam. "

Ensemden tutup beni göğsüne çektiğinde kendimi hâlâ sıkıyordum. Duracaklardı başka çareleri yoktu.

"Minho ben, ben özür dilerim. Ağlamamaya çalışıyorum ama beni dinlemiyorlar. "

"Şş tamam sakin ol kendini kasma. Şimdi beni dinle ve sakinleş tamam mı güzelim? "

Kafam hâlâ göğsündeyken kafamı salladım.

"Birlikte sahip kenarında yürüyoruz. Ayakkabılarımızı çıkartmışız ve dalgalar ayaklarımıza vuruyor. Bir kulaklığı paylaşıyoruz ve hafif bir tonda 'nothing like us' çalıyor. İkimiz de huzurluyuz. Hafif rüzgar senin saçlarını karıştırırken sen mızmızlanıyorsun ve ben seni gülümseyerek izliyorum. Çünkü çok güzelsin. "

Sustuğunda ben devam ettim. Sakinleşiyordum.

"Dalgalar şiddetini arttırıp kıyıya vurduğunda ikimiz de ıslanıyoruz. Sen halimize gülerken ben senin mükemmel gülüşüne bakıyorum. Ve sana daha çok aşık oluyorum. Boş bir bank bulup ona oturuyoruz. Sen karşımızdaki denizi izlerken ben hayran bir şekilde seni izliyorum. Çünkü güneş ışığı sana çok güzel bir şekilde vuruyor. Diğer insanlar senin güzelliğini gördüğü için kıskanıyorum ve elimle yüzünü kapatıyorum. "

Evet °Minsung°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin