Sırtımı göğsüne yaslamış yarı oturur pozisyonda uzanırken ince tişörtümün altından hissettiğim kalp atışları bile beni heyecanlandırıyordu.
İnsan acizdi. Yaşadıklarını,gördüklerini,duyduklarını hatta bildiklerini bile unutabilirdi. Ama hisler unutulmaz derler.. Gerçektende öyleymiş. Zira genç kız şu an kokusunu duyduğu adamın kollarında huzuru ve mutluluğu hissederken bunu daha önce defalarca kez yaşadığından emindi.
Kafasını yavaşça çevirip çocuğun yüzüne bakmaya çalıştı. Tae yüzündeki gülümsemeyle ellerinde tuttuğu albüme bakıyor, heyecanla kıza fotoğrafları göstererek anılarını anlatıyordu.
Bu öyle bir heyecandı ki sanki kız unuttuğu her şeyi baştan yaşasın, o ana geri dönsün ve bir daha hiç unutmasın istiyordu. Tekrar albüme döndü ve can kulağıyla çocuğu dinleyip kafasındaki belirsizliklere bir cevap aradı, biraz olsun birşeyleri hatırlamayı umdu o an.
"Bak işte burada da beni zorla luna parka götürmüştün. İnkar edemem şimdi harika bir gündü ama gitmemek için başta çok direnmiştim. Gerçi seninle geçirdiğim her an harikaydı, harika ve özel."
Kız tebessüm etti.
"Harika olduğunu yüzünden anlaya biliyorum evet."
Sessizce güldüler. Sonra başka bir resim gösterdi çocuk. Resimde üç kişiydiler. Uzun çiçeklerin arasında gün batımına yakın bir zamanda bir tepede çekilmiş bir resimdi. Çok güzel görünüyordular. Resimdeki iki kişi Tae ve kendisiydi, kız ortada Tae sağında duruyordu. Peki solunda duran sarıldıkları çocuk kimdi. Resmi görünce kalbinde bir sızı hissetti. Sonra genç çocuk anlatmaya başladı.
"Abin,sen ve ben.. birlikte şehir dışına bir geziye gitmiştik. Hayatımdaki en güzel günlerden biriydi."
Çocuk anlatırken sesinin yavaş yavaş kısıldığının farkında değildi. Ama kız anlamıştı üzüldüğünü ve konuşurken zorlandığını.
İçine derin bir nefes çekti ve konuşmaya başladı.
"Uğruna bu kadar acı çektiğin, bu kadar şeyi yaşadığın birini hatırlmamak.. Çok can yakıcı.."
Gözünden sıcak bir yaş aktı. Kız silmeye yeltenmedi, silmek istemedi aksine o yaşı hissetmek istedi. Bir daha unutmamak istedi. Nefes aldı,gözünden akan iki damla yaş kuruyuncaya kadar sakinleşmeyi bekledi. Sonra hafif bir tebebssümle devam etti.
"Demek hep birlikte tatile gittik ha! Vay ben abimle iyi anlaşıyor olmalısınız. anlatsana biraz onu."
Sesini olabildiğince neşeli tutmaya çalıştı. Ama çocuk üzüntüsünü anlaya biliyordu. Çektiği acıyı bire bir görmüş, onunla birlikte yaşamıştı. Gerçi kendi çektiği acının da ondan aşağı kalır yanı yoktu. Ne yani o güçlü durmak zorunda olduğu için acı çekmemiş miydi. Böyle mi düşünmüştü insanlar. Asla böyle değildi o da çok fazla acı çekmişit.
"Abin benim en yakın arkadaşımdı Mo Yeon-ah. kardeşim gibiydi. Bir birimize hep destek olduk. Seni sevdiğimi ona ilk söylediğimde önce sağlam bir yumruk yemiştim. Ahah iyi dövmüştü beni.. Sanırım aramızda yaşanan tek kavga buydu. çünkü sen ikimiz içinde çok değerliydin. Sen bizim en değerlimizdin."
Mo Yeon hafifçe kıkırdayıp genç çocuğun yüzüne baktı.
"Benim için abimden dayak mı yedin yani."
"Dayak demeyelim, sadece karşılık vermedim çünkü haklıydı. Biri gelip kardeşimi sevdiğini söylese üstelik bu kişi güvenip evime kadar aldığım en yakın arkadaşım -kardeşim- dediğim biri olsa bende farklı bir tepki vermezdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZ
Fanfic"Teşekkür ederim.. En önemlisi de her şeye rağmen bizden vazgeçmediğin için."