XXV - SEBEPLER VE MUTLULUKLAR

712 57 3
                                    

İki günlük tatilimiz bitmiş, dönüşümüz dün gece gelen telefonla hızlanmıştı. Normalde öğlende çıkacakken gece yarısı çıkmak zorunda kalmıştık. Hamza'nın mahkeme işi vardı, önceden işini yaptığı bir öğretmenin meselesiydi. Sanırım veli ile aralarında olay çıkmıştı. İki tarafında kendine göre haklılık payı olduğunu söylemişti. Aralarında çıkan kavga Hamza'ya kadar ulaşmıştı. Hamza, sabah namazından sonra topladığı çantasıyla beraber erken vakitte kahvaltısını yapıp çıkmış, bense iki saat daha uyuyup kalkmıştım. Eğer akşama işi erken biterse Mehlika annelere geçecektik. Önce kendime bir kahvaltı hazırlayıp tepsiyi alarak bilgisayar başına geçtim. Bugün keyif yapacaktım, şu anlık ev temiz olduğu için sadece ufak bir toz alma işlemi yapacaktım. Bunun için acele etmeyerek bilgisayarı açtım. Her zaman girdiğim siteden rast gele bir film seçtim.

Ağzıma tıktığım ekmeği gördüğüm sahne ile öksürerek püskürdüm. Şu an korku filmi izlediğime inanamıyordum. Gözlerim irileşirken tepsiye saçılmış ekmek kırıntılarına odaklanamadım bile. Suyumdan birkaç yudum alıp boğazımdaki gıcığı imha ettim.

Film kendine çekiyordu, tam adam telefonu açacakken kapı zilini duyduğum an irkildim. Elimdeki su üzerime boca oldu. Korkuyla bir bilgisayara bir kapıya bakıyordum. Gündüz vakti de korku filmi izleme vaktiymiş gibi birde korkuyordum. Pü sana Aymira! Tepsiyi mutfağa koyup kapıya yöneldim. Kapı deliğinden baktım, Ruman'la Şeyma'yı görmem yüzümdeki gülümsemeyi çoğalttı. Kapıyı açtığım an ikisinin kavgasına şahit oldum. Şeyma, ayakkabılarını çıkarıp içeriye girdiği gibi kocaman sarıldı.

"En sevdiğin görümcen geldi." Bu hali hâyretle kaşlarımın kalkmasına neden olurken Ruman Şeyma'nın kafasına vurup, "Laf cambazlığını sana sorarım," dedi o da aynı şekilde bana sarılarak.

"Hoş geldiniz, dışarının kasveti sizi bayağı etkiledi sanırım!" Ruman, Şeyma'ya ters bakış atıp, "Yok canım, havalar yanımdaki gibi çarpmıyor," deyip önden salona geçti. Şeyma, arkasından Ruman'ın dediklerini tekrarlayıp kırıta kırıta ilerledi. Kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum. O an bilgisayardan gelen gürültüyü yeni fark edeceğiz ki Şeyma hızla Ruman'ın üstüne atladı.

"Tövbe bismillah." Bu tepkisini beklemiyor olacaktım ki kahkahamı tutamadım. Şeyma, eğilip bilgisayar ekranına baktı. Korkuyla filmi durdurdu.

"Sana hak hak..." Şeyma, elindeki yastığı Ruman'ın kafasına fırlatıp, "Seni gebertirim," dedi.

"Ya ne oluyor, biri bana anlatsın artık." Şeyma, hiçbir şey demeden arkasına yaslanırken Ruman hâlâ sinirli bakışlarla Şeyma'ya bakıyordu.

"Şu gördüğün manyak, sabahın nurunda bana kumpas kurup, kapıma gelen görücünün oğlunu reddetmeme rağmen olumlu baktığımı söylemiş." Gözlerim dehşetle açılırken, "Vallahi Kevser teyze öyle söylememi istedi abla, benim suçum yok," dedi. Ruman, kendine fırlatılan yastığı tekrar Şeyma'ya fırlattığında olanların şaşkınlığına diyecek bir söz bulamıyordum. "Sus sen, zaten dövmemek için kendimi zor tutuyorum." Şeyma, omuz silkip elindeki telefonu kurcaladı. "Ne oldu ya?" diye sordum bu sefer. Gerçekten neler olmuştu böyle? Yok yani iki gün uzaktık alt tarafı...

"Mecbur konuştuk, annemin kumpasına denk geldim bu sefer."

"Annen zorluyor mu seni?"

"Yok ya, aslında anneminki bezmişlik. 28 yaşındayım ve şu ana kadar yaşımdan çok görücü geldi. Kadında haklı bir şey diyemiyorum. Şimdi hakkını yiyemem, adam çok beyefendi. Bu sefer mantığıma yatan birçok sebepler oldu. Kabul edeceğim sanırım." Şeyma olduğu için diğer mevzuyu konuşamadım. Ruman, bunu inatla yapacak kız değildi. En azından düzenini kuracağına inanıyordu, aşk değil de mantık evliliği gibi düşünüyordu. Fakat kalbi de aklı da Barış'taydı. Şeyma'yla aralarındaki çatışma bitmiş gibiydi.

GECENİN NEZDİNDEKİ AY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin