XIV - ÖLÜM HİSSİ

840 72 1
                                    

Keyifli okumalar.

İnstagram: rumeysadoganm

Hayatım karanlık bir mezardan ibaretti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hayatım karanlık bir mezardan ibaretti. Sancıyan yanım karanlığın ucundaki aydınlığa erişememekte ısrarcıydı. Zamanın geçmek bilmediği yerdeydim. Ölümle sınanan bir hayat mücadelesi veriyordum. Yok oluşun içinde varoluşumun yeniden hüküm giymesini istiyordum.

Sessizliğin içerisindeki ben, ben değildim. Ruhum bu duruma itaat etmişçesine olduğu yerde onlarca güne şahit olmuştu. Sahi kaç gün geçmişti benim burada oluşum? Bir, iki... Hayır hayır, daha uzundu geçmek bilmeyen zamanın sisli yanı. Büyük bir kıyamet zuhur etmişti yaşadığım ana...

İslam'la alıp veremedikleri neydi sahi? Beni buraya hapseden, inançlarıma pranga vuran sebep neydi? Oysa kimseye zararımız yoktu ki. İstedikleri yok etmekti ama yok olacaklarını bilmiyorlardı.

Dizlerime gömdüğüm başımı kaldırdım. Oda yine her zamanki gibi karanlıktı. Oğuz pencerelere kanat vurdurmuştu, bu yüzden dışarıyı göremiyor yardım isteyemiyordum. Gündüz mü gece mi artık hiçbir fikir yürütemiyordum. Alışmış mıydı gözlerim karanlığa bilmiyorum ama beni korkutan bu oda beni kendi içerisindeki tutsaklıkta hiç de yabancı hissettirmiyordu. Kilitli olan kapıya baktım, oturduğum yer bedenime acı bir ağrı hissettirdiğinde ayağa kalkarak kapıya yöneldim. Günlerce kapıyı yumrukladığım için ellerim yara içinde kalmıştı. Yine de vazgeçmeyerek vurmaya devam ettim. Artık vuruşum sert değildi. Yorgundum, tükenmiştim...

"Aç kapıyı Oğuz, ne olur." Kapıyı yumruklamam bir ifade etmediği gibi, kaç gündür aç olan midemden dolayı hâlsizdim. Oturup bacaklarımı yana kıvırdım ve başımı kapıya yasladım. Gözlerim kapanmakta ısrarcı olsa da onları dinlemedim. Yavaşça yumrukladığım kapının sakince açılması geri çekilmeme neden oldu. İçeriye giren ışık huzmesi ile gözlerim rahatsız bir şekilde kısıldı. Tepemde dikilen Oğuz bana bakıp bir şey demiyordu. Onu şu an yumruklamak istiyordum.

"Ne zaman bitecek eziyetin?" Dibime kadar gelip gözlerini gözlerime dikti. Mavi gözlerindeki o zehir bütün uzvuma yayılıyordu. Bu ceza değildi, bu bir zulümdü.

"Sen ne zaman bitti dersen."

"Bu hiçbir zaman olmayacak biliyorsun. Anla artık Oğuz, ben Müslüman oldum." Yüzümde hissettiğim acı ve gür sesi irkilmeme neden oldu. Çenemi öyle bir sıkıyordu ki bu zamana kadar ona yaptıklarımın cezasını sunuyordu. Aramızda oluşan veryansınlar ne zaman son bulacaktı? Bana acı çektirmek hoşuna giderken, beni bu kadar görmezden gelmesi sinirlerimi bozuyordu.

"O zaman akıllanana kadar bu odada kalacaksın." Hızla yanımdan ayrılırken kapanan kapıyı engellemeye çalışsam da yüzüme kapanan kapıyla bütün umutlarım yerle bir oldu. Kapıyı yumruklayıp bağırsam da sesimi duymazlıktan geldi. Dizimin üstüne çöküp hıçkırarak ağlamaya başladım. Ölüyordum her saniye, görmüyorlar mıydı? Olduğum yerden kalkıp tekrar duvar dibine geçtim. Bacaklarımı karnıma çekip kollarımı bacaklarıma sardım. Üşüyordum, fazla soğuktu oda. Üzerimde ise ince bir kıyafet vardı. Titremem arttığında bedenim kendine daha çok çekiliyordu. Daha sonra ardı sıra hapşırık ve öksürük... Sanırım hasta olacaktım.

GECENİN NEZDİNDEKİ AY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin