III - GECE GÖZLÜ ADAM

1.2K 78 8
                                    

Gözlerimi kapattım ve son olanları düşündüm. Oğuz'un tehditleri babamla olan husumetlerinin perdesini aralamıştı çoktan. Neyi kastettiğini bilmiyordum. Ama babama karşı beni kullandığını anladım. Babamın ne düşündüğünü bilmiyordum ama Oğuz bu kadar ileriye gitmişse babamın da habersiz olduğu söylenemezdi. Sertçe nefesimi soludum. İçinden çıkılmaz bir durumun içine düştüğümü fark edince zihnimin beni rahat bırakmaması normaldi. Bir süre de rahat bırakmayacaktı. En çok da bu çıkmaz yoldan sağ salim nasıl çıkabilirdim bilmiyordum.

Uzun süre düşünmekten dolayı başıma giren keskin ağrı ile yattığım yerden kalktım. Sabahtan beri kalkmadığım yatak beni geri yatmaya iteklese de kalkıp yatağı düzelttim. Saat, 15.30'du. Sessizlikten anlaşılacağı üzere yine evde kimse yoktu. Üzerimi hızla değiştirip komodinin üzerinde duran telefonumu ve cüzdanımı da alarak evden çıktım.

Çağırdığım taksi çok geçmeden geldi. Bugün hiç araba kullanasım yoktu, kulaklığı takıp kısa bir yolculuk yapmayı da özlemiştim. Zaten baş ağrımdan ötürü araba sürecek hâlim yoktu. Taksi çok geçmeden sahilin oraya yaklaşınca ücreti ödeyip durduğu köşede indim. Şimdiden denizin esintisi kendini belli etmeye başladı.

Banklardan birine oturup sahile vuran dalgaları izledim. Beynim uyuşmuş gibiydi, düşüncelerim donup kalmıştı zihnimde. Oğuz'un dedikleri aklımdan çıkmıyordu bir türlü. Babamla alakası neydi onu bile bilmezken üstü kapalı konuşması olanların bir an önce öğrenilmesi en mühim konu olduğunu bir kenara yazdım. En azından öğrenirsem bir şeyleri yoluna sokabilirdim. Müziği son ses açıp düşüncelerimi savmak istedim ama başarılı olamadım. Hırsla kulaklığı çıkartıp çantaya fırlattım. Banktan kalkmam ve yürümem en cazip olanıydı bu yüzden dalgalara doğru yürüdüm. Ayağımdaki ayakkabıları çıkarıp çıplak ayaklarımı kumlarla buluşturdum. Gözlerimi usulca kapatıp denizin kokusunu içime çektim. Yosun kokusunun ağır bastığı deniz dingin hissettirdi.

Kendimle baş başa kalabileceğim yer sadece burasıydı. En azından illet gibi yapışmış bu duyguları birkaç dakika da olsa yok sayabiliyordum. Başka hiçbir şey gelmiyordu elimden. Kaçamıyor, kurtulamıyor, laf anlatamıyordum. Çaresizlik bütün duygularıma bir bulaşıcı hastalık gibi sirayet etmişti.

Sudan çıkarak ayakkabılarımı giyinip ilerledim. Bugün hiçbir şey yemediğimi acıkan karnımla fark ettim. En azından karnımı doyurmam gerekiyordu. Denizi arkamda bırakıp yürümeye devam ettim. O ara telefonuma gelen bildirimle dinginleşen zihnim yeniden bir öfkeye büründü. Bu meseleden sonra bir de tehditleri ile beni uğraştıracaktı. Artık Oğuz'a karşı saygım kalmamıştı.

Sinirlendim, nefesimi sertçe soluyup olduğum yerden uzaklaştım. Geçen taksilerden birini durdurup bindim. Bara gitmesini söyleyip Gizem'e yanıma gelmesi için mesaj attım. Olmayan moralim, Oğuz'un tehditleri sayesinde daha da bozuldu. Açtım ama yemeyecektim. Hatta vazgeçip önce hep gittiğimiz bir mekâna gidip karnımı doyurmak istedim. Kimse beni dinlemiyordu ama ben kendime asla bunu yapmayacaktım. Sipariş ettiğim yemeği doyana kadar hatta tıka basa yiyene kadar yemeye başladım. Yetmediğini anlayınca tekrar başka bir yemek daha sipariş ettim. Ve dediğimi yapıp şişene kadar, patlayana kadar yedim. Aklıma gelenle kıkırdadım. Acaba yüz kilo alsam bu evlilik mevzusundan kurtulabilir miydim? Bu sayede Oğuz'da benden kaçardı.

...

Gözlerimi açıp Oğuz'u zihnimden kovdum. Bu böyle olmayacaktı, onu düşünmek beni yoruyordu. Fazla yemek yemek iyi gelmemişti ve ben ilk kendimi bulduğum yerle bazı şeyleri unutmak için çabaladıkça daha fazla batıyordum.

"Geldik abla." Şoförün sesiyle başımı pencereden kaldırıp ücreti ödeyerek taksiden indim. Bardan içeriye girdiğimde görüş alanıma Gürkan girdi. Gürkan barın barmeniydi. Ara sıra geldiğimde hoş sohbetlerimiz olurdu kendisiyle. Çantamı masanın üzerine koyup, "Selam," dedim. Gürkan elindeki şişeyi rafa koyup bana dönerek kocaman gülümsedi.

GECENİN NEZDİNDEKİ AY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin