Medya=alex
Bu kadar cabuk olmasını beklemiyordum Acıkcası. Hani kimliğimi gizliyecektim. Hani kimse bilmiycekti beni. Prens drage öylece gözümün içine bakıyordu. Avcılar kılıçlarını bana doğrultmuş emir bekliyorlardı. Yavaşca prense ilerledim. Benim ilerlemememle aynı anda avcılar savunmaya gecmişti.
Elimi uzatarak,
-ben kötü biri değilim. Dedim.
-yakalayın onu. Diye bağırdı mor saclı kız. Avcılar üzerime gelip kolumu tuttular beni diz üstü yere cöktürdüklerinde korkmaya başlamıştım.
-bakın hata yapıyorsunuz ben kötü değilim. Onlarda değil. Neden atalarının suçlarını onlara cektiriyosunuz. Bir sürü masum cocuk var. Zevklerimiz için neden onları öldürüyorsunuz. Diye ağlamaya başlamıştım.
-ne sacmalıyo sun sen. Hemen sarya dönüp krala bildirmeliyiz aramızda bir büyücü var.
-ne ne büyücüsü. Ben büyücü değilim.
-haha tabi.
-bakın bne ejder halkındanım. Ben...
-ejder halkında ne? Dedi prens alex.
Şaşkınca yüzlerine baktım. Hiç bireyden haberleri yoktu. Ama nasıl onlar soyluydu. Krallıklarında olan şeyleri bilmeleri gerekiyordu. Yüzlerine iyice baksamda şaşkınlıktan başka bişey okuyamıyorum. Şaşkınca gözlerim irileşirken,
-siz hiç bişey bilmiyorsunuz? Dedim.
-neyi bilmiyoruz dedi. Prens alex.
-geçmiş savaşı ejder halkına yaptığınız laneti...
-yine sacmalamaya başladı.
Dedi mor saçlı. Ben konuşmak için ağzımı actığımda avılardan biri ağzımı kapatarak ayağa kaldırdı ve beni ileri ittirdi. Yanımda adamlarla saraya doğru ilerlemeye başladık. Ama konuşmama izin vermediler. Krallığı girdiğimizde, meydandaki herkes bana bakıyordu. Ellerimi iple bağlamışlardı. Filmlerdeki kölelere benziyordum. Üzerim toz toprak olmuş saçlarım dağılmıştı. Gözlerimin altı ağlamaktan şişmişti. Aramızda kimse konuşmuyordu bile. İnsanlar yaptıkları işi bırakmış bana bakarak aralarında fısıldaşıyolardı. Saraya girdiğimizde muhafızlardan bir kaçı yanıma gelerek beni sürüklemeye başladılar. Sarayın alt kartlarına indirdiler. Dakikalarca aşağı doğru indik. Zindan olduğunu düşündüğüm karanlık bir koridora geldiğimizde beni bir odaya soktular ve kapıyı üzerime kapayarak kilitlediler. Korkuyordum. Duvarın köşesine sinip yere cöktüm. Benim burda ne işim vardı. Yirmibirinci yüzyıldaydık ama ben bir kulenin zindanında büyücülükle suçlanmış, hapis edilmiştim. Şimdi bu buz gibi zindanda ne kadar kalıcağımı bilmiyordum bile. Belirsizlik beni korkutuyodu.***********
Pişmanmıyım? Hayır. Sonunda ölüm bile olsa cabladığım için pişman değilim. Şimdi burayı hapisedileli yaklaşık bir hafta oldu. Ben karanlıktan cok korkardım. İlk günler korkudan ağlamış olmayan sesler duymuştum. Şimdiyse karanlığa alışmıştım bile. Pis kokuyordum. Saclarım kece gibi olmuştu. Karnım actı. Zaten buraya geldiğimden beri doğru düzgün yemek yememiştim. Arada pirinç lapası veriyorlardı. Ama onu bile zorla yiyiyodum. Kendimi ortacağ filmlerinde gibi hissediyordum. Başım cok ağrıyordu.
-pişşşşt. Pişşşştt!
Kafamı yerden kaldırıp kapıya baktığımda drageyle göz göze geldim. Oturduğum yerden kalkarak kapıyı doğru ilerledim. Ve drage ye baktım.
- gercekten büyücü değilmişsin. Dedi.
-değilim.
-öyleyse bunu kanıtlamalısın. Kral ölümünü düşünüyor. Her an ölüm fermanın duyulabilir.
Derken düşünceli görünüyordu. Sanki birşeylerden emin olmaya çalışıyordu. Ama benim takıldığım şey ölüm fermanıydı.
-bu da ne suçluları asıyomusunuz?
-hayır. 21.yy dayız. Ortacağda değil. Ama büyü farklı bu diyarda büyü yapmak yasak. Cezası ölüm.
-ve benim büyü yaptığımı sanıyorsunuz. Dedim.
-yapmadın mı? Dedi bir anda ortaya cıkan prens alex. Kafamı ona cevirip olumsuz anlamda salladım.
- yapmadım.
- peki o ejderi nasıl iğleştirdin dedi. Ne zaman geldiğini bilmediğim. Mor saçlı kız.
-bakın bu cok uzun hikaye. Ama bu hikayeyi en iyi sizin bilmeniz gerekiyordu aslında. Dedim. onlara en başından beri öğrendiğim her şeyi anlattım. Orada saatlerce durmuş ve hiç sözümü bölmeden dinlemişler di Beni. Sonunda adının rose olduğunu öğrendiğim mor saclı kız,
-bu anlattığın iki krallık hikayesinin eski bir masal olduğunu sanıyordum. dedi.
- hayır hepsi Gercek. Ejderin konuştuğunu gördünüz. Bakın farketmeden masumlara zarar veriyorsunuz. Halkıma zarar veriyorsunuz. Onlar sizin atalarınız yüzünden ruhlarını bedenlerinden ayırmışlar. Onlara ve diğer diyarlardaki aynı kaderi yaşayan kötü sanılanları kurtarmalıyım. Kayıp ruhlarını geri vermeliyim. Bu benim kaderim. ama tek başıma yapamam. Dedim.
- ahhh bu cok karışık. dedi. Rose.
Hepsi oldukca şaşkındı. İnanmak ve inanmamak arasında kalmışlardı. Onları anlıyorum. Biri bana bunca zaman doğru bildiklerimi yalan olduğunu söyleseydi bende aynı tepkiyi verirdim. Vermiştimde zaten. İlk başta ejderlere inanmak zor gelmişti. Onca gördüğüm şeye rahmen.
- şimdi gitmeliyiz ama geri dönücez. dedi drage.
Başka bir şey söylemeden, Üçüde zindandan uzaklaşırken öylece kapının önünde yere çöktüm. Bana inanmaları gerekiyordu. Burdan cıkmam için yalnızca onlar yardım edebilirdi. Onlara iğtiyacım vardı. Gerce hala olanlardan haberlerinin olmaması tuhafı ama. Acaba halkında hiç bişey den haberi yokmuydu. Peki o zaman insanlardan gerekleri kim saklıyodu?
Kapının önünden kalkarak karanlıkta zindanın köşesindeki sedire doğru ilerledim. Ve sert sedire uzanarak gözlerimi kapadım.**********
Tüm sarayda duyulacak kadar yüksek cıkan seslerle gözlerimi actım. Zindanın önünden sürekli birileri geçip duruyordu. Bir haftadır kimsenin olmadığı yerde şimdi bir sürü kişi koşturuyodu.
Hüçremin kapısı acıldığında,belinde kılıç olan bir adam belirdi kapının önünde. Ama daha bana ilerlemeden kafasına vurulan sert bir cisimle yere düştü. Arkasında elinde altın kaplama bir vazoyla rose duruyordu. Üzerinde siyah bir elbise ve uzun siyah pelerin vardı. Arkasında ise siyahlar içinde siyah pelerinlerle prens drage ve Alex duruyordu. Şaşkınca onlara bakarken Alex elindeki siyah pelerini üzerime fırlatarak,
- giyin gidiyoruz. Dedi.
Gözlerim irice acılırken pelerini üzerime gecirerek yanlarına ilerledim. Girişin tam ters istikametinde yürümeye başladılar. Bende onlarla ilerledim. Biraz önceye rahmen şu an koridorlar bomboştu.
-koridorlar neden boş? Diye sordum.
Üçüde birbirlerine bakarak bana döndüler. Rose,
-onlara uyku büyüsü yaptım. Dedi.
Bu kralıkta büyünün yasak olduğunu sanıyordum.
-ama büyü...
-kimse büyü yaptığımı bilmiyordu. Bunları sonra konuşalım şimdi burdan çıkmalıyız. Dedi rose.
Tekrar ilerlemeye başladıklarında bende onlarla ilerledim koridorun sonunda cıkmaz bir duvar önümüze cıktığımda korkmaya başlamıştım ama drage duvardaki bir tuhlayı ittirdi, ve duvar acılarsk bizi kalenin arka tarafına cıkardı. Temiz havayı içime cekerek derin bir nefes aldım. İçierde pencere yoktu. Yani gündüz ve geceyi ayıramıyorum. Şimdi gökyüzündeki yıldızlar parlarken gecenin güzelliğine bakıyordum. İnsanın tutsak olması cok kötüydü. Bi yere bağlı kalmak can yakıyordu. Şimdiyse özgürlüğün ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anlamıştım. Kafamı cevirip diğerlerine baktım.
- Peki şimdi ne yapıyoruz? Dedim.
-bizi ejder vadisine götürerek sana gercekten güvenmemizi sağlıyosun. Dedi. Alex...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Ruhlar
FantasyKüçükken masalları cok severdim. Güzel prensesleri kötü ejderhalardan kurtaran yakışıklı prensler, küçük bir öpücükle prensesi uyandıranlar... Ama büyüyünce farkettimki, o ejderhada yalnızdı, belkide yalnızca arkadaş istemişti kendine. Peki o prense...