Derin bir nefes alarak boynumdaki kolyeyi cıkardım ve kapının kilidine soktum. Arkamdan beni izleyen drage tek çıt çıkarmıyordu.
Eski kapı gıçırdayarak açıldı. Dragenin elinden tutarak içeri çektim. Bir nedenden dolayı bu ev beni korkutuyordu. Benim evim gibi değildi sanki. Korku filmlerindeki lanetli evlere benziyordu. Belki de buyüzden birdaha tek başıma gelmek istememiştim.
Diğer Odaları es geçerek tavşanı ve mektubu sakladığım odaya girdim. Drage arkamdaki koltuğa oturduğunda ben dolaptan sakladığım mektup ve tavşanı alıyodum.
Sonunda bulduğumda mektubu elimde sallıyarak arkamı döndüm. Ve dragenin yanına giderek oturdum. Mektubu ona uzattım ve
-oku. Dedim.Önce anlamak ister gibi yüzüme baktı. Sonra mektubu eline alarak okumaya başladı. Yer yer çatılan kaşları yer yer şaşkınca kalkarken dakikalar içinde okudu mektubu. Sonra düşünceli bir ifadeyle bana döndü.
-cemre ailenin yaşama iğtimali çok güzel ve buna inanmak istediğini biliyorum. Ama tuzak da olabilir bu. Çok bariz ki sen yetimaneye gönderildiğin zamandan sonrasında yazılmış. Belki de bir kaç yıl önce. Belkide bir kaç ay. Eğer onlar yaşıyo olsa ve bir şekilde bu noktaya kadar gelseler en azından bir kaç kişinin onları görmüş olması gerekmez mi? Dedi.
-bilmiyorum. Dedim zorla yutkunarak.
-ne düşünmem gerektiğinden emin bile değilim. Drage neden bütün evrenlerde sihirli güçler varken benim geldiğim yerde yoktu? Dedim mektubu ilk okuduğumda aklıma gelen şüphe toğumlarından biriydi bu.
-ne?
-7 diyar var. 6 diyarda da güçler varken neden benim geldiğim yerde yok.
-ben bilmiyorum. Dedi çaresiz bir ifadeyle.Bakışlarını yüzümden kaçırıyordu. Sesi titremişti. Bişeyler biliyodu. Bana söylemediği şeyler.
-bana güvenmiyosun. Ama sana güvenmemi bekliyosun. Söylesene drage neden madene gönderildiğimizde aylarca sarayda kaldın ve geldiğinde cıkış yolunu kendin oraya koymuş gibi buldun. Alex ve rose onlar bilmiyo dimi. Senin bildiklerini. Ne oldu o sarayda drage. Sana güvenmemi söylerken neden bana güvenmiyosun?
-bişey olduğu yok.
-var.
-sorma. Acı çeker gibi çıkan sesi gidgide yükseliyordu.
-neden?
-anlatamam! Sesi evin içinde yankılanırken yalvarırcasına bakıyoduk birbirimize.
-neyi anlatamazsın?
Burukca gülümsedi. Sonra bir adım bana yaklaştı ve dudağımla yanağım arasında bir noktaya yumuşak, hafif bir öpücük bıraktı. Sonra başını anlıma yaslıyıp,-boşver. Bana güvenme. Belkide hainimdir. Belki de gitmeliyim. Saraya. Babamın yanına. Dedi.
Gözümden bir damla firar ederken dehşet içinde bakıyodum ona. Bir adım geri cekildim ve başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.
-hayır. Dedim kısık çıkan sesimle.
-dün bana güven derken şimdi güvenme ben hainim diyemezsin. Bir gecede bu kadar değişmiş olamazsın.Yüzünde ki acıklı ifade anında kaybolurken yerine soğuk ve içimi üşüten bir ifadeye bıraktı.
-belkide hiç değişmedim. Sen görmek istediğini gördün. Dedi yüzüne acımasız bir sırıtış yayılırken.
Sanki tükürüğüm boğazıma takılmıştı. Nefes alamıyodum. Boğulacak gibi hissediyordum.
-drage yapma. Komik değil. Şakanın ayarı kaçtı. Dedim inanmak istemiyerek.
-sana acıyorum cemre. Dedi. Sonra arkasına dönerek odadan çıktı.
Bir kaç saniye sonra dış kapının açılma ve kapanma sesini duyduğumda artık evde tek başımaydım. O ana kadar hareketsiz ve nefesini tutan ben o andan sonra yere yığılıvermiştim.
Zorla nefes alıyordum.
Soluk alıp vermem hızlanmış adeta boğazımı yırtıyodu nefeslerim.Boğazımdaki acı gidgide artarken,
-m-mi-minor! Dedim zorla. Gerçekten de nefes alamıyordum. Kocaman elleri olan biri boğazımı sıkıyodu sanki.
-minor! Diye bağırdım son güçümle.Ateş cemberinin içinde minor belirirken dehşet içinde bakıyodu yerde kıvranan bana.
Hızla yanıma kondu ve başını kalbimin üzerine bastırdı. Boğulma hissi yavaş yavaş yok olurken havanın çiğerlerime dolmasına izin verdim. Öksürerek kendime geldikten sonra bana bakan minora döndüm.
-neydi bu? Dedim korkuyla. Biraz önce yaşadıklarımı düşünmek bile tüylerimi diken diken ediyordu.
-büyü. Dedi.
-ne?
-kurt boğan büyüsü. Eski toplumlarda büyücüler kurtlar ve yabani hayvan saldırılarına karşı köylerini bu büyüyle koruyolardı.
-büyü mü?
-evet. Büyü her zaman yasak değildi cemre. Ama zamanla büyünün doğaya karşı geldiğini farkettiler. Doğanın düzeni bozulmamalı. Olması gereken bir şeyi düzeltirsen bir başka şeyi bozarsın. Bunu farkeden bazı büyücüler bunu kötüye kullandı. Savaşlarda öldürülen arkadaşlarını kurtardılar. Yerine başkalarını kurban ettiler.
-ve büyü yasaklandı. Dedim sözlerini devam ettirerek.
-evet. Büyü tehlikeli. Büyü yapan insan özel olmalı. Hırslarına yenilenler büyü yaparsa iş kara büyüye döner. Bu yüzden geçmiş insanları büyüyü yasakladı. Cemre düşündüğümden de az şey biliyosun. Bunların hepsini öğrenmelisin.
-anlamıyorum. Büyünün büyük savaştan sonra yasaklandığını sanıyodum.
-hayır. Büyünün kökeninin bu evrene ait olduğunu düşünmüyorsun herhalde. Bu evrende büyü yapan sınırlı sayıda insan dünyadan geldi. Senin geldiğin yerden. Gözlerim irice açılırken minora dikkatliçe bakıyodum.
-bu ne demek?
-cemre geldiğin evrendeki insanların güçleri en özeliydi. onlara en büyük güçü verilmişti. Güçlerini iyiye kullansınlar diye. Ama onlar yanlış yaptılar. Dünyaya ve tüm kainata hakim olmaya çalıştılar. Hırsları gözlerini bürüdü. Karşılığında verilen güç geri alındı. Bir gün ansızın. Bu olay milyonlarca yıl önceydi. Ve bu süre de geldiğin yerde büyü de herhangi bir özel güçte mitoloji sayıldı. Hikaye denildi. Ve unutuldu. Hatta ordaki insanlar zamanla bu evrenleri bile unuttu. Ordan buraya açılan geçitlerse hiçliğin içinde kayboldu. Ama unutma bunların hepsi bir gerçeğe dayalıydı.
Güçleri geri alınmadan kısa süre önce o evrenden ayrılan bir kaç büyücü güçlerini kaybetmedi yanlızca.
-o zaman rose?
-evet kökenleri senin geldiğin yere dayanıyor. Ama büyük iğtimalle o bunları bilmiyo.
-rosun hiç su güçü kullandığını görmedim.
-çünkü su güçü yok.
-ama rose kraliyet ailesinden.
-bundan eminmisin cemre.
-minor yapma bunların hepsi tek bir kapıya çıkıyo. O mektupta yazanlar gerçekti. Rose, alex ve drage baştan beri çift taraflı oynuyodu. Belki de hiç biri gerçekte kraliyet ailesinden bile değil. Olabilirmi bu.
-ama ejder halkı yada su halkı bunu bilmezmiydi.
Dedi.
-bilmezdi. Ejder halkı onlardan korkuyordu. Su halkı ise... Ben hiç bir zaman su halkından biriyle konuşmadım ki... Minor ben oNların istediğini yaptım. 7 diyarı birbirine düşürdüm. Ben diğer krallar hiç bir zaman savaşmadı deniz halkı kralı hariç. Belkide iki kral... Yoo yooo olamaz.
Yarım kalan sözümü minor tamamladı.
-tüm diyarları ele geçirebilmek için seni kullandılar. İki kral 7 diyarı almak için yıllarca üzerinde çalıştıkları haince bir plan yaptılar. Bu durumda cemre baştan beri yaptıkların...
-suçu olmayan insanları ve krallara karşı halkı ayaklandırmaktı. Çünkü bir ülke içten karışırsa ele geçirmek daha kolay olur. Ama Minor alex rose ve drage bu kadar kötü olamaz. Aylarca bu kadar iyi rol yapmış Olamazlar. Hem diğer krallar da onları su prensleri sanıyodu.
-yıllardır üzerinde kurulmuş bir plansa sahte prensler oluşturmak zor değil.
-bana bu büyüyü rose mu yaptı?
-büyük iğtimalle. Belki de üçüde gitmiştir.
-minor ben diğerlerinin yüzüne nasıl bakarım.
-sakin ol cemre sen ejder kralicesisin. Sıfırdan başlıyabilirsin. Bu sefer yanındaki insanları daha iyi seçebilirsin. Güçlü ol. Doğduğun bu evde yeni doğduğunu var say.
-minor beni yanlız bırak.
-ama.
-lütfen.Minor bir anda ortadan kaybolurken zorla ayağa kalktım ve salondaki şöminenin önüne gitdim. Tek bir el şıplatışımda şömüne alev alırken kendimi puf koktuklardan birine attım.
Kandırılmıştım. Hemde çok acı bir şekilde. Rose... O yakın arkadaşım olmuştu. Yada ben öyle sanıyodum. Ki bu gün beni öldürmeye çalıştı.
Alex... İlk baştan beri onunla çok iyi anlaşmasakta o kötü biri olamazdı.
Ve drage... Ben ona gerçekten aşığım. Ve onunda gözlerinde ki aşk yalan olamaz. Bana bakışlarındaki o his sahte olamıyacak kadar gerçekti.Peki bu kadar gerçek duygunun arasında yalanları nasıl farkedebilirdim?
Kandırılmıştım. Sırtımdan bıçaklanmıştım.
Ama pes edemem. Madem bu güne kadar beni kendi istedikleri gibi kullanmışlardı. Bundan sonra oyun benim kurallarıma göre yeniden şekillenicekti. Ama ilk işim şu anda yanımda olanlara gerçekleri anlatmak olmalıydı. Sonra yeni ve güçlü müttefikler kazanabilirdim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Ruhlar
FantasyKüçükken masalları cok severdim. Güzel prensesleri kötü ejderhalardan kurtaran yakışıklı prensler, küçük bir öpücükle prensesi uyandıranlar... Ama büyüyünce farkettimki, o ejderhada yalnızdı, belkide yalnızca arkadaş istemişti kendine. Peki o prense...