Medya = Drage
Bir ülke düşünün. sınırları içinde hayallerimizin gerçek olduğu bir ülke. Çocukların koşturduğu, insanların mutlulukla gülümsediği, kadınların özgürce dolaştığı, insanların işlerinde bile mutlu olduğu... Sonra okulun çalan zilini dinleyin çocuk sesleri uzaklaşırken geriye kahkahalar ve kuş sesleri bırakan bir ülke... Her özelliğiyle kusursuz bir yer. Peki sınırların dışında olanları biliyor muydular acaba? Şimdi karşımdaki harika ülkeye bakmak içimi huzurla doldursa da, buradaki gibi yaşamayı hak eden insanların orda bir hayvan gibi yaşaması canımı yakıyordu.
Şehre girdiğimde burnuma ne olduklarını bilmediğim harika kokular dolmuştu bile. Fazla acıkmış ve susamıştım. Buraya yabancıyım ve nereye gitmem gerektiğini hiç bilmiyordum. En üst mertebede insanlarla müttefik kurmalıydım. O yüzden hiç bilmediğim bu ülkenin her yerinden görülebilecek kadar büyük olan saraya doğru ilerliyordum. Ülkeye girerken dikkat çekmemek için kılıcı ağaçların arasına saklamışım. Elimde yalnız çantam vardı. Saraya geldiğimde duvarda yazan yazı dikkatimi çekmişti. " prens drage için yardımcı aranıyor" yazıyordu.
Drage! Ne kadarda manidar bir isimdi. Ejderha...Ne kadar burada kalmak istemesem de tek çıkış yolum bu olduğundan saraya doğru ilerledim. Kapıda hiç bekçi olmaması tuhaftı. Ama şaşırmamıştım. Çünkü onlara göre kötü olanların soyu kazınmıştı zaten. İçeri girdiğimde beni devasa bir salon karşıladı. Kocaman camları olan devasa solonun her iki kenarında da üst katlara çıkan merdiven vardı. İki merdivenin ortasındaysa bir masa duruyordu. Masanın önündeki orta yaşlı kadın, gözlüklerinin üzerinden bana bakıyordu. Kadının yanına giderek önünde durdum.
-buyurun ne istemiştiniz? Dedi.
-ben prens Drage için yardımcı arandığını duydum onun için...
-üzgünüm biz erkek birini arıyoruz.
Ben daha cümlemi tamamlamadan sözümü kesen kadına sinir olmuştum.
-anlıyorum ama bu işe ihtiyacım var.
-bakın hanımefendi burası bağış evi değil ihtiyacınız varsa oraya gidin.
-ama...
-lütfen artık gidin.
Buraya gelmek için çok çabalamıştım. Ve pes etmeye niyetim yoktu. Masaya iki elimi koyup iyice kadına yaklaştım ve gözlerinin içine bakarak,
-benim bu işe girmem lazım. Dedim.
Sinirli ve sert çıkan sesim kadını biraz korkutmuş olmalı ki duruşunu dikleştirerek, boğazını temizledi.
Ama kadın daha konuşmadan arkamızdan bir ses işittim.
- ne oluyor burada?
Kadın gözlerini irice açarak ayağa fırladı. Başını aşağı eğerek arkamdaki adama cevap verdi.
-hanımefendi prens Drage için yardımcı aradığınızı duyduğundan gelmiş. Ama bir türlü işi alamayacağını anlatamıyorum. Dedi.
Bu sırada bende arkama dönmüş, kadının kime karşı bu kadar saygılı olduğunu anlamaya çalışıyordum. Karşımda sarı saclı, mavi gözlü, uzun boylu bir adam vardı. Belki benden 4, 5 yaş falan büyük olmalıydı. Bir kaç dakika beni inceleyen adam tekrar yanımdaki kadına dönerek,
-alın işe. dedi.
Sevinçle içimden dualar ederken, yanımdaki kadın şaşkınca kafasını kaldırarak adama baktı.
-ama prens Alex...
- alın işe.
Diyen ve prens olduğunu anladığım adam daha fazla uzatmadan yanımızdan uzaklaşmıştı. O gidince yüzümde bir safer sırıtışıyla kadına döndüm.
-evet ne yapmalıyım.
-başına bela alıyorsun ama neyse. Beni iyi dinle bundan sonra prensin her şeyisin. Prensin odasına kimse giremez. Çünkü prens odasında yabancıların olmasından hoşlanmaz. O yüzden odayı yalnız sen temizleyeceksin. Her gün havalandıracaksın. Prense yemeklerini sen vereceksin. Hatta bazen sen bile hazırlayabilirsin. Bundan sonra prens nereye giderse sende onunla gidiceksin. At sürmeyi biliyorsundur inşallah. Çünkü prens heryere atıyla gider. Ahırda sanada bir at vericeklerdir. Ayrıca bundan sonra merteben yükselecek. Artık sıradan biri değil bir saray leydisi olucaksın. Giyimine, konuşmana, davranışlarına dikkat etmelisin. Odan prensin odasının yanında olucak. Umarım bunca işin altından kalkarsın.
Diyen kadın kolumdan tutarak beni ileri yönlendirdi. Onunla birlikte sarayın ayrı bir bölümüne geldiğimizde bir odanın önünde durduk.
- burası prensin odası. Karşıdaki odada senin. Gereksiz yere prensin odasına girme. Görevin yarın başlıyor. Unutmadan prens her sabah 8 de kalkar bu da senin 7 de uyanman gerektiği anlamına geliyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Ruhlar
FantasíaKüçükken masalları cok severdim. Güzel prensesleri kötü ejderhalardan kurtaran yakışıklı prensler, küçük bir öpücükle prensesi uyandıranlar... Ama büyüyünce farkettimki, o ejderhada yalnızdı, belkide yalnızca arkadaş istemişti kendine. Peki o prense...