Evim

79 9 0
                                    

Özlem bizi hem yıkabilir hemde güçlendirebilir. Sevgi kimilerine göre bir güç kimilerine göre zayıf yandır.

Küçükken bir kız gelmişti yetimhaneye. Sarı saçlı mavi gözlü utangaç bir kız. Ben 8 yaşlarındaydım. O da 7 yaşında.
Herkesten geri dururdu. Kimseyle konuşmazdı. Bir gün biri meral edip gidip sordu. Neden kimseyle konuşmuyorsun. Kız dedi ki,
"eğer sizinle konuşursam size bağlanırım. Ve ben size bağlanıp arkadaş olmak istemiyorum. Çünkü bağlanırsam giderken çok üzülürüm."
Nere gidiceksin ki dedi soruyu soran kız. O da hemen cevap verdi. " evime. babamın yanına."
Sonradan öğrenmiştik ki kızın annesi ve babası bir yangında ölmüş. Kızda yangın sırasında o evdeymiş. Ama bir şekilde kurtarılmış. Küçük kız annesi ve babasının yanmış cansız bedenlerini görmüş. Ve sinir krizi geçirmiş. Geçirdiği tedavi sonunda bir gün uyanmış ve demişki ben babamı gördüm. Gelip beni alıcak. Sonra sürekli yer değiştirmiş . Bir yetimhaneden birine. Gelen olmamış ama kız ümidini hiç kaybetmemiş. Herkes ona deli gözüyle bakıyodu bu olanlar için. Ama çok sonra öğrendik ki kızın giddiği bir sonra ki yetimhanede babası olduğunu ittia eden bir adam gelip almış kızı gerçekten. Yapılan testlerden adamın gerçek babası olduğunu kanıtlıyomuş.
Neden, nasıl? Kimse bir cevap verememiş bu sorulara.

Çok sonraları bir gün o kız yetimhaneye ziyarete gelmişti. Hiç unutmam o ilk gördüğümüzde ki tükenmiş kız gitmiş yerine hayat dolu biri almıştı. Merakımdan gidip sordum kıza bu olanlar nasıl oldu diye, " Ben annemle babamın cesedini gördüm. Ama yanlızca annemin cesedi gerçekti. Babam ise gerçek babamın cesedi bile değildi. Başka bir adamdı. O yüzden biliyodum babamın beni almaya geliceğini. O gelene kadar bir sürü kişi evlat edinmek istiycekti. Bende küçük deli bir kız rolü oynadım. Kimse istemedi beni. "dedi.

6 yaşında bir kızın bunları düşünüp Planlaması bile hayran olunçak bişeydi tabi.

O gün ümit etmenin gerçek manasını öğrenmiştim. Bu günse pes etmemenin gerçek manasını öğrendim.

O küçük kız, ejderler, goblinler ve tüm dışlananlar her biri bir gün kurtarıcılarının gelmesini bekliyerek ümit etmekten bir an olsun vazgeçmemişken benim pes etmem deliliktende saçma bişey olurdu. Evet biliyorum benim yanımda ailem yoktu. Ama ben gel desem ailem olamak isteyen tonlarca insan vardı.
Kan bağı yoktu aramızda. Ama hedef bağı vardı. Amaç bağı vardı.

Derin bir nefes aldım. Kalbime bastırdığım minik tavşan bana huzur veriyodu. Yavaşca kalktım yattığım yataktan. Şimdi güçlü olmanın vaktiydi.

Pembe komidinin önüne ilerledim. Üzerinde bebek pudraları, bezler, kramler vardı. Bide küçük bir emzik. Emziğin üzerinde ise "cemre" yazıyodu.
Cemre... Yani ateş...

Gülümseyerek elime aldım emziği. Acaba hiç kullanmışmıydım bunu. Burda bir gece olsun kalabilmişmiydim?

Komidinin üzerinde bir mektup daha vardı. Heycanla elime aldım mektupu ve okumaya başladım.

"merhaba prensesim.

Bu gün 16 yaşında olmalısın. Az kaldı kızım çok az. 2 yıl sonra öğreniceksin herşeyi. Eğer bu mektubu okuduğunda yanında değilsek bil ki planlarımız istediğimiz gibi gitmemiş. O zaman sen devam ediceksin planlarımıza. Dinle kızım. Çok büyük bir iğtimalle bu eve güçlerini öğrenip geldin. Eski cemreyi kapının eşiğinde bırakıp yeni cemre olarak geldin. Kızım seni 15 yıl önce henüz bir bebekken bırakmak zorunda kaldık. Çünkü peşimizdelerdi bebeğim. Şimdi gerçek kötülerin kim olduğunu biliyosundur. Emin ol kızım sen daha o saraya ilk adımını attığın anda bile kral kim olduğunu biliyodu. O yüzden güvenme kızım sakın soylulardan kimseye güvenme. Çünkü bu çok ince işlenmiş bir tuzağın adımları olabilir.
Şunu unutma cemre düşmanını yenmek için önce onu iyi tanımalısın. Güvenemezsin kızım. Seni tanıyan hiç bir soyluya güvenemezsin. Daha doğduğun gün ölüm emrini veren krallara güvenemezsin. Eğer buraya herşey yaşandıktan sonra gelmişsen çoktan tüm krallarla ve soylularla tanışmışsın demektir. Cemre kendinden başka güvenebileceğin kimse yok. Unutma kızım. Dışlananlar güçleri elinden alınan insanlar. Güçleri geçmişte yaptıkları hatalar sonrasında ellerinden alındı ve lanetlendiler. Diğerleri ise kendilerini en güçlü ilan edip herşeyin sahibi olduklarını düşünecek kadar kibirliler. Beni dinle cemre kimi seçiceğine dikkat etmelisin. Ve hiç bir şekilde kimseye kendini gereğinden fazla tanıtmamalısın. Bırak seni ejder kralicesi olarak bilsinler. Şu ana kadar ne kadar güçünü gördü insanlar bilemem. Ama bundan sonrasını kendine sakla. Ne kadar az güçü bilirlerlerse sana o kadar az zarar verebilirler. Unutma cemre bu gün yanında olanların gerçek yüzünü yanlızca büyük savaşta görüceksin.
Umarım kızım umarım doğru insanlar vardır yanında. Bir gün kavuşmak dileği ile.

Seni herşeyden çok seven annen ve baban... "

Annemle babam yaşıyomuydu yani?
Peki Ben bundan sonra drageye, alexe, rosa, elly ye yada diğerlerine nasıl güvenecektim? Yapamazlardı dimi. Onlar beni sırtımdan bıçaklamazdı.

Peki ya öyleyse? Sonuçta en başında zindandayken bana hemen inanan onlardı. Sonra ben saraya girdiğimde erkek bir yardımcı istedikleri halde beni düşünmeden kabul eden de alexdi. Hiç güçlerini kullanmadıkları söylemişlerdi ama o gün rose çok kolay bir şekilde uyku büyüsü hapmıştı. Büyü yasaktı madem kral nasıl yiğeninin büyü yapabildiğini göremezdi. Sonra mağaraya hapsedildiğimizde 1 hafta boyunca ortalarda olmayan geldiği gün kimsenin bilmediği geçitten bizi kurtaran drageydi. Çok kolay olmamışmıydı herşey.

Ahhh hayır eyer onlar bana bunu yaptıysa bir daha bir insana güvenebileceğimi sanmıyordum.

Yine de tehlikeye atamazdım. Annemin dediğini yapın bundan sonra ki herşeyi gizliden gizliye öğrenmeliydim.

Özlem bizi hem yıkabilir hemde güçlendirebilir. Sevgi kimilerine göre zayıf yandır kimilerine göre güçtür.

Nefret ise bunların hepsini ateşleyen fitildir. Ama asıl zor olan kısmı nefretin kime karşı olaçağını kesin bilememektir...

Mektubu katlayarak pembe tavşanla birlikte dolabın içine sakladım. Onlar en güvenli yerde burda kalmalılarıdı.
Hızla biraz önce gezerken gördüğüm banyoya girerek elimi yüzümü yıkadım. Kirlenen saçlarımı lavabonun üzerindeki tarakla zorla açtıktan sonra tepeden sıkı bir at kuyruğu yaptım. Üzerimi de düzeltip evden çıktıktan sonra anahtarla kapıyı kilitledim ve kolyeyi eski haline getirip boynuma taktım. Uzakta bana bakan lunayı es geçerek minoru çağırdım.

-buyrun kralice. NE istemiştiniz?
Dedi minor.
-lunayı atlat ve beni bu diyarın en ıssız yerine götür. Kimsenin bilmediği bir yere.
-tabi efendim.

Bize şaşkınça yaklaşmakta olan olan lunayı takmadım. Bu arada minor büyümüştü. Hızla sırtına çıktım. Minor havalanırken luna arkamızdan sesleniyodu. Ama bize yetişemedi. Çünkü minor çok daha hızlıydı. Arkamızda bıaktığımız ateş bulutuyla dağların tepesinden uçuyorduk. Lunayla uçmayı sevdiğimi söylemiştim. Ama minorla uçmak kendimi çok daha güçlü hissetmemi sağlıyodu.

Sonunda minor alçalmaya başlamıştı. Dağın tepesinde bir noktaya indik.

-burası neresi? Diye sordum minora bakarak.

- burası kralicem minor tepesi. Bu diyarda yanlız benim çıkabileceğim yükseklik. Başka hiç bir kanatlı bu basınca dayanamaz. İnsanlar ise yürüyerek çıkamaz çünkü buraya çıkan bir patika yok. Tırmanmaları ise bu yükseklikteyken imkansız gibi bişey.

Başımı sallarken gülümsüyordum.

- öyleyse buraya daha çok gelicez minor.
-siz nasıl isterseniz.
-şimdi beni yanlız bırakırmısın?

Minor anında gözden kaybolurken derin bir nefes alıp yere bağdaş kurdum. Şayet eğer bana ihanet ediyolarsa olucakladan ben sorumlu olmazdım.

Şimdi sırada su güçü vardı. Ve belki sonra şu daha fazla güçün var saçmalığındaki fazla güçüde keşfederdim.

Pekalla su, hadi başlayalım...



Kayıp RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin