Hoşçakal, olacaklar sensiz olsun...
Bir elimde sigara bir elimde koskoca bir rakı şişesi evin bir köşesinde öylece oturuyorum. Odamda ve karşımdaki pencerede o var. Sevgilisi ile görüntülü konuşuyor. Ben fenalık geçirip bayılırken bile yanımda değilmiş. Hastahaneye bile gelmemiş.
Söyleyebilirdi seni sevmiyorum onu seviyorum diyebilirdi. Ama o saklamayı seçti. O benim canımı yakmayı seçti.
Mutluydu onunla konuşurken gülüyordu. Ona herşeyim diyordu. Canım çok yanıyor çok yanıyor. Nefesimde zehir varmış gibi acıyor. Ciğerlerim patlayacakmış gibi hissediyorum. Ama artık hiçbir şey önemli değil. O gitti, anılar bitti, çiçekler soldu ve zaman durdu.
Bir gül yaprağı koydum günlüğümün buruşuk siyah yaprakları arasına. İçkimi ve sigara paketimi alıp dışarıya çıktım.
Artık annem nereye gittiğimi bile sormuyordu. Babam onunla olan ilişkimi gizlediğim için bana kızgındı. Kardeşim ise herşeyden bir haber evin içinde pıtı pıtı dolaşıyordu.
Sıkıldım herşeyden ve herkesten. İnsanlar neden bu kadar umursamaz? Acı çektiğimi bile bile neden kimse yanımda değil.
Hayat öğretiyor insana her zaman tek başına olduğunu. Hayat bize iki ayak veriyor ve al ayakata dur diyor. Sırtımızı yaslayacağımız birini vermiyor sadece iki ayak ve bir boş kafa.
Yürüyerek sahile indim. Bu kafa ile ne araba ne de motor kullanabilirim. Bir kayanın üstüne oturduğumda başım deli gibi dönmeye başladı.
Birisi bir şey sorsa cevap verecek durumda bile değilim. Hem kim beni nasıl anlayacak ki? Onlara göre benim yaptığım saçma bir ergenlik ama değil işte değil. Ben ona ömrümü verdim. Ben ona her zerremi verdim. Saçımın teli bile onun ellerinde can buluyordu. Onca senem gitti. Ben bunu şimdi kime nasıl anlatacağım? Kim beni dinleyecek ve bunu saçma bulmayacak? Cevap veriyorum kimse! Kimse beni anlamayacak.
Kulaklığımı taktım ve bir müzik açtım. Birini sevince hani bütün şarkılar ikinize yazılmış gibi oluyor ya tam olarak öyleydi. Tek bir şarkı bile bulamayınca şarkı durdu ve çalmaya devam etti.
Gözlerim yine yine ve yeniden doluyordu her seferinde hep aynı şey oluyordu. Kendime engel olamıyorum. Ellerimin titremesine engel olamıyorum. Kalbim sanki ağzımda atıyor. Çok sevince olan o kalp atması şu anda deli gibi canımı yakıyor. Başımı omzuna koyduğumda yada beni öptüğünde karnında uçuşan kelebekler nerede? Karnım ve kalbim kelebek mezarlığı oldu.
Telefonu cebime koyup ağlayarak koşmaya başladım. "Vurgunum! Yorgunum! Senin yoluna..." Şarkı sözünü bile tamamlayamadan birisi birden bire beni kendine çekti ve sıkıca sarılmaya başladı.
Bu koku ona ait değildi. Kafamı kaldırmadım. Şu an kim olursa olsun sarılmaya ihtiyacım vardı.
Ateş: İyi değilsin. Bırak şu içkiyi elinden gel sana bir kahve yapayım. İçini dökersin.
Almira: İçimi dökmek için kahveye değil daha fazla alkole ihtiyacım var.
Ateş: O zaman gel beraber içelim. Ve dikkat et prenses bu hayatta kimseye güvenme çünkü içerken herkes yanında olabilir ama kusarken yanında kimse olmaz. Kusarken yanında olan birisi olursa onu çok sev prenses.
Almira: Gidelim. Sahile değil ama kimsenin olmadığı bir uçurum kıyısına yada sessiz sakin bir ormana. Bağırmak istiyorum.
Beni kolumun altına aldı ve dengeli bir şekilde yürümeme yardım etti. Arabanın yan koltuğuna oturup radyodan bir şarkı açtım. Kafamı cama yasladım ve geçip giden yolu izlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇETE 2: Yeşil Gözlü Sadist (Tamamlandı)
Teen Fictionİlk kitabımın ardından sözüm üzerine Çete iki kitabını da yayınlamaktayım. Bu kitap için sizi çok uzun süredir bekletiyorum. Umarım beklediğinize değecek bir kitap olur. Mert ve Esra'nın biricik oğlu Uzayın 18 yaş doğum gününü bir barda Almira ile...