Bölüm13
Eskimiş derisiyle kolumda duran, babamın birkaç sene önce hediye ettiği saate baktığımda derin bir iç çektim. Gecenin ikisinde neden ayakta olduğum sorulursa, cevabım herkesin uyumasını beklediğim olurdu. Kimseye görünmeden evden çıkmak bu oyundan kurtulmamın en kolay yoluyöuş gibi geliyordu. Ne Zümrüt Hanım'a açıklama yapacaktım, ne de sahte büyükannemin gerçek kimliğimi öğrendiğinde yaşadığı şoku izleyecektim.
Üstümde kendime ait kıyafetlerim ve buraya gelirken koyduğum ama kullanmadığım ucuz eşyalarla dolu bavulumla odadan çıktım. Karanlıkta yolumu bulmam zor olsa da pencerelerden koridora düşen ayın ışığı altında ilerlemeye devam ettim.
Nabzım kulaklarımda atıyordu. Yakalanırsam elimdeki bavulla ilgili nasıl bahaneler üreteceğimi düşünüyordum.
Çok geçmeden lobiye indim, evin ağır ve büyük kapısını ses çıkarmadan açmaya çalıştım. Soğuk anında tenime işledi ve bahçedeki ışıklandırmalar gözlerimi kamaştırdı. Yavaş yavaş basamakları indikten sonra mozaik taşlarla süslenmiş yolda yürümeye başladım. Bekçiye vereceğim yanıtı defalarca içimden tekrar ediyordum.
"Lâl Hanım? " dedi sürekli gördüğüm tanıdık yüzüyle bekçi. Burnu kızarmıştı ve konuştukça nefesi buhar halinde havaya yayılıyordu. "Gecenin bu saatinde nereye gidiyorsunuz? "
Şaşkınlığı yüzünden bariz okunan adamın bakışları elimdeki bavula kaydığında paniğin vücudumda gezinmeye başladığını hissettim. Belimi dikleştirdim ve tersleyen bir ifade takındım.
"Arkadaşım kaza yapmış, hastahaneye gitmem gerek. Ona birkaç parça eşya götürüyorum. Açıklamam sizi memnun etti mi, Ahmet Bey? " Sert çıkışmak istemesem de ikna edici olabilmek için bunu yapma ihtiyacı duymuştum.
Bekçi anında bakışlarını kaçırdı ve mahçup olmuş gibi başını eğdi.
"Kusura bakmayın, efendim. Haddimi aştım. "
Cevap vermedim ve yüzümdeki soğukluğu korumaya devam ettim. Oysa ki bavulun sapını kavrayan elim zangır zangır titriyordu. Bakışlarımla demir kapıyı açmasını işaret ettiğimde aceleyle ilerledi ve kapıyı ardına kadar açarak geçmemi işaret etti.
Bahçeden çıkmadan önce son kez geriye dönüp eve bakma ihtiyacı duydum. Üç katlı ev tüm ihtişamıyla karşımdaydı, arka taraftaki havuzun mavi ışıklandırmalarını belli belirsiz görebiliyordum. Sağımdaki çardağın etrafında özenle yetiştirilmiş güller vardı. Bakımlı çimlerde yabani ot bulamazdınız ve bahçenin etrafını saran çitlerin hemen önündeki lambaların parlaklığından gözleriniz kamaşırdı. Zümrüt Hanım bu bahçedeki lambaları bile her gün görevlilere temizletiyordur.
Önüme dönüp bahçeden çıktım. Bekçiye bir kez bile bakmadan yürümeye başladığımda Yekta'ya beni beklemesini söylediğim yere doğru ilerliyordum. Yakalanma riski olur diye eve fazla yaklaşmamasını tembihlemiştim.
Sokakta kimse yoktu. Evler karanlığa gömülmüş, ay yavaş yavaş tepeden inmeye başlamıştı. Yıldızlar saçılmış gökyüzünün ihtişamıyla mest olurken bir yandan da hızla atan kalbimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Evden çıkmayı başarmıştım, artık Lâl olmadığım anlamına geliyordu bu.
Hızlı adımlarla doğruca Yekta'nın yanına yürürken bavulumu sıkıca kavramıştım. Zor günler geçirecektim, babamın borçlarını henüz halledememiştik. Gidecek bir evim bile olmayabilirdi şuan, bunu fark edince irkilir gibi oldum. Elimin altında bana hizmet eden görevliler varken birdenbire sokağa düşebilir miydim?
"Küçük Fare! "
Ne zaman Yekta'nın yanına geldiğimi anlamasam da yüzünü görmek anında içimde yeşeren umutsuzluk hissini yok etti. Dudaklarım tebessümle kıvrıldığında sokak lambasının altında kollarını iki yana açmış halde duran ağabeyime koştum. Sırtımda gezinen elleri anında huzur verdi ve saçımı öpmesiyle gözlerimi yumdum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçekler Üşümesin
Novela JuvenilÖnüme sunulan teklif gayet açıktı; "Kızımın yerine geç, birkaç ay boyunca prensesler gibi yaşa. Kızım gibi yaşa. " Ve ben, beni kardeşi sanan bir adama aşık olduğumda bu oyunu oynamak sandığım kadar kolay olmayacak. Ben Şafak Demir, yarından itibare...