❄Bölüm17 "Balo"

314 36 5
                                    

Bölüm17

Çellonun sesi biraz daha artarken basamakları inmeye devam ettim. Saatlerdir odamda hazırlanıyordum. Parmağında garip yüzükler olan bir adamın saçımı yapmasına izin vermiş ve makyaj konusunda üstün yetenekleri olduğunu idda eden bir kadının saçmasapan konuşmalarını dinlemiştim. Bu sırada büyükannem ve Zümrüt Hanım yavaş yavaş gelen misafirleri karşılamıştı.

Alışverişten geldiğim gibi köşe bucak Zümrüt Hanım'dan kaçtığım için baloya katılmamla ilgili karşı çıkamamıştı. Planlar kurup bir şekilde baloya katılmak yerine bu konuşmayı hiç yapmamış olmayı seçmiştim. Böylece zor durumda kalmayacak ve azar işitmeyecektim.

Büyükanneme göre, gecenin yıldızı salona sonradan gelirmiş. Ben değil, onlar beni beklemeliymiş. Sesimi çıkarmadım ve planına uydum. Zaten giyinmem hayli vaktimi almıştı. Ancak sabırsızlığım da artarak kalbimin hızlanmasına neden olmuştu. Boğazımı sıkan hayali parmaklardan nefes alamıyor gibiydim.

"Sindirella'dan farkın kalmadı. "

Sesi gibi yüzü de güzel adamın gözlerine iliştiğinde yeşillerim, tebessüm ettim. Sarıya çalan saçlarının arasından parmaklarını geçirişini ve dudaklarının kıvrılmasını izledim. Merdivenin en başında, sırtını korkuluklara dayamış öylece duruyordu. Giydiği takım elbise üstüne tam oturmuştu. Kravatı elbisemle aynı renkteki su yeşiliydi. Büyükannem yine yapacağını yapmış ve bizi uyumlu giydirmişti.

"Beyaz atlı prensim yok. "

"Prense ihtiyacın yok. " Yüzünde hınzır bir gülümseme belirdiğinde mavi gözlerinde denizin dalgalarını görür gibi oldum. Normalde gözleri parlardı insanların ama Tuna'nın mavileri kabarıyor, huzur kokan denizler gibi dalgalanıyordu. "Kendi masalını yaz bu gece. "

"Olsa olsa beceriksiz prenses olur benden. Ondan da masal olmaz, fıkra olur. "

Kıkırdayarak Tuna'nın uzattığı koluna girdiğimde kısa eteğimin biraz daha bacaklarımdan yukarı tırmandığını hisseder gibi oldum. Aklım sürekli olarak üzerimdeki kumaş parçasına gidiyordu. Derin göğüs dekoltemin açıkta bıraktığı tenimde gezinen soğuk havayı hissediyordum. Yüksek topuklu ayakkabılar üstündeki dengemi zar zor sağlıyordum ve takma kirpikler gözlerimi kırpıştırmamı zorlaştırıyordu.

"Hazır mısın? "

Başımı sallayıp nefesimi dışarı üfledim. Neden bu kadar heyecanlandığımı anlayamıyordum. Buna rağmen Tuna'nın varlığı içimdeki dörtnala koşan atı sakinleştiriyordu.

Tuna'nın işaretiyle girişteki görevli salonun kapısını ardına kadar açtığında çellonun melodisi aniden değişti ve davetlilerin kahkahalarını meraklı iç çekişler aldı. Üstüme yönelen bakışlar altında ezildiğimi hissettim. Utanç içinde yere kıvrılıp bacaklarımı karnıma çekmek istiyordum.

Herkes bakımlı elleriyle alkış tutturduğunda yüzüme gülümsememi yerleştirdim. Oysaki ellerim zangır zangır titriyordu ve ter içinde kalmışlardı.

"Merak etme, yemezler seni. "

Tuna'nın söyledikleriyle kıkırdarken üstümdeki gerginliğin biraz daha silindiğini hissettim. Kalabalığın arasından geçerek büyükannemin yanına ulaştık. Sağ tarafında Zümrüt Hanım ve Taner Bey vardı. Sol tarafındaki Canan Hanım da sahte gülümsemesinin ardındaki delici bakışlarını üzerime kenetlemişti. Benden hiç hâz etmediğinin farkındaydım; ne de olsa oğlunun şirketi alması için önündeki tek engeldim.

Tuna'nın belimdeki elinin yönlendirmesiyle yüzümü konuklara çevirdiğimde yan gözle büyükannemin elindeki kadehi havaya kaldırdığını gördüm. Her zamanki günlük halleriymiş gibi rahat görünmelerini anlayamıyordum. Oysaki benim içimde fırtınalar kopuyordu.

Çiçekler ÜşümesinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin