Bölüm15
Kaldırımın üstünde bir adım daha atarken Sarrafoğlu ailesinin evine biraz daha yaklaşıyordum. Bir yandan da yanımda yürüyen Lâl'in sözlerini hafızama kazıyordum.
"Tuna'nın sana en son sunduğu teklifi kabul etmen en iyisi olur. Geri döndüğümden haberinin olmasına gerek yok. Bu fırsatı değerlendirelim. "
Lâl omuz silktiğinde diğer yanımda duran Yekta alayla güldü. Neyse ki Lâl onun alaycı gülümsemesini fark etmemiş, sözlerini sıralamaya devam etmişti.
"Bir sorun olduğunda telefon et, hemen gelirim. Arada bir konuşuruz ve durumu değerlendiririz. " Duraksayıp omuzlarımı tuttuğunda ani hareketiyle elimdeki poşet dizime çarptı. "İstediğini yapabilirsin, Şafak. Adımı istediğin gibi kullanabilir ve beni dilediğin gibi rezil edebilirsin. O lanet olası soyadımdan nefret ediyorum zaten. "
"Siz zenginler bir tuhafsınız. " diye homurdandı arkamdaki Yekta. Yeşil gözleri ikimizin arasında gidip geldiğinde kaşlarını çattı ve yürümeye devam etti. Onun önden ilerlemesini fırsat bilen Lâl ise bana biraz daha yanaşarak ses tonunu düşürdü.
"Arada bir senden yapmanı isteyeceğim şeyler olacak. Kulağın bende olsun. Tuna'nın sözünden de çıkmamalısın. Başlarda onun düşmanı olduğun için sana kötü davrandı ama artık ortaksınız. Ona güven, soğuk biri olmasına rağmen akıllıdır. "
Lâl başını kaldırıp etrafa kısaca göz gezdirirken elimdeki poşet bir kez daha bacağıma çarptı. Naylonun içindeki zeytinli poğaçaların kokusunu alır gibi oldum, ağzım sulandı.
"Canan Hanım'a karşı nazik ol. O kadını gizlice yıkacağız. Tuna öğrenirse delirir. " Başını onaylamaz bir şekilde iki yana sallarken sarı saçları dalgalandı. Hemen sonrasında ise ellerini kapüşonlü hırkasına götürerek başını örttü. Sabahın soğuk havasından kurtulmak ister gibi önünü iliklerken bana döndü. "Tuna sevdiklerine değer verir. Eğer fark ettiysen sana da değer vermiştir, kardeşi olduğunu sandığı için. Her ne kadar düşman olsak da kimsesi yoktur, yalnız kalmaktan korkar. "
"Fark ettim. " dedim mırıldanarak. Bu yüzden bana çok çektirmişti. Bir an Tuna tarafından önemsendiğimi hissederken bana bağırıp çağırıyor, öfke kusuyordu.
"Artık ayrılsak iyi olur. "
Ses Yekta'ya aitti. Kaldırımın ortasında durmuş ve bize dönmüştü. Dün akşam beni beklediği sokak lambasının yanındaydı. Az ileride de elinde fotoğraf makinesiyle onu takip eden adamın Lâl tarafından pataklandığı alan vardı.
Lâl başını kaldırıp güneşten yanan gözlerini kıstığında bana gülümsüyordu. "Veda vakti, ortak. "
Ona sarıldım ve sırtını sıvazladım. Teşekkür dolu kelimelerim dudaklarımdan dökülürken itirazlar etti. "Asıl ben teşekkür ederim. " dedi gülerek.
"Kendine dikkat et, Küçük Fare. " Lâl'in ardından kollarımı Yekta'ya doladığımda tanıdık kokusu burnuma doldu. Geniş omuzlarındaki minik ellerimi üstünden çekip alamadım, erkek kardeşimden ayrılmak istemedim.
"Babamla birbirinize göz kulak olun. Tamam mı? "
Saçlarıma küçük bir öpücük kondurduktan sonra el sallayarak kaldırım boyunca ilerlemeye başladı. Peşine düşen Lâl ise kendi kendine homurdanıyordu. Bıkkın bakışları Yekta'nın üstündeydi.
Onlar geldiğimiz yönden geri dönerek otoyola doğru ilerlerken ben de evin yolunu tuttum. Henüz sabah vaktiydi, yeni yeni kahvaltı masasına geçiyor olmalıydılar. Evi terk ettiğimi anlamış olamazlardı çünkü topladığım bavuldaki eşyalar zaten bana ait olanlardı. Devasa odadaki gardıropta hâlâ Lâl'in eşyaları duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçekler Üşümesin
Teen FictionÖnüme sunulan teklif gayet açıktı; "Kızımın yerine geç, birkaç ay boyunca prensesler gibi yaşa. Kızım gibi yaşa. " Ve ben, beni kardeşi sanan bir adama aşık olduğumda bu oyunu oynamak sandığım kadar kolay olmayacak. Ben Şafak Demir, yarından itibare...