❄Bölüm2 "Yekta"

638 48 8
                                    

Bölüm2

İnleyerek yerden kalkmaya çalışırken uzuvlarımdaki sızıyla gözlerimi sıktım. Islak zeminden kalkıp başımı öne eğmiş bir şekilde karşımdaki adamdan duyacağım azarları bekledim. Ne söylese hak ediyor muydum? Belki.

Mahçup hissettiğim için gözlerimi ayakkabılarından ayıramazken elini omzuma koydu. Sarf ettiği kelimeler kesinlikle duymayı beklediklerim değildi.

"İyi misin? Bir şeyin var mı? "

Işık hızıyla başımı kaldırıp şaşkınlık içinde ona baktığımda mavi gözlerinde herhangi bir duygu barınmıyordu. Ne endişe kırıntıları vardı, ne de öfke. İncinip incinmediğimle ilgilenmiyordu aslında. Tek yaptığı insanlık görevini yerine getirmekti. O an, karşımdaki adamın egoist biri olmadığını anladım. Nazikti.

"Ödeşmiş sayılırız. " dedim yere düşmüş poğaçayı işaret ederek.

"Tuhaf bir kızsın. "

Tek kaşımı kaldırıp gülümsedim. "Siz de öyle. Yani beni azarlamanızı bekliyordum. " Aramızdaki sınıf farkından dolayı resmi konuşmam gerektiğini hissetmiştim. Belki de benden büyüktü. Karşımdaki adamın yaşını tahmin etmek kolay değildi. 

"Peki ya tükürük? " Gülerek ellerini kumaş pantalonun ceplerine soktu. "Arabama zarar vereceğini düşünmüştüm, eğer bunu yapsaydın daha çok öfkelenirdim. "

"Bir daha yemeğime zarar verirsiniz arabanızda birkaç çizikle karşılaşabilirsiniz, öyleyse. " Tabii, eğer yolunuz gecekondu mahallesine düşerse. Başka türlü karşılaşacağımızı sanmıyorum.

"Bu bir tehdit mi? " diye sordu eğlenircesine. Bakışlarında aşağılama yoktu. Bazılarının aksine maddi durumumu önemsemiyor gibiydi. Gerçi, bunun ne önemi var ki?

"Daha çok blöf. " diye itiraf ettim. Güldü, gamzesi belirdi.

"Gitmem gerekiyor. " Arkasına dönüp arabasına doğru yürümeye başladı. Neden şirketin önüne arabasını park ettiğini merak ediyordum. Sarrafoğlu ailesiyle nasıl bir alakası vardı?

Çantamdan beremi çıkartıp ıslak saçlarımı koruma altına aldığımda hastalanmayacağımı umuyordum. Kıyafetlerim içinse yapabilecek herhangi bir şeyim yoktu. Neyse ki, otobüs çabuk geldi.

Ellerim ceplerimde cadde boyunca yürürken alt dudağımı dişlemeden duramıyordum. Babam aldığım teklifi duyunca sevinecek, reddettiğimi duyunca da kızacaktı. Yüzünde belirecek hayal kırıklığını tahmin edebiliyordum.

Yıkık dökük eve yaklaştıkça bağırış sesleri duymaya başladım. Gür sesli dudaklardan dökülen küfürler kulağımı tırmaladı. Nefesimi tutup olanları anlamaya çalıştım. Evimizin önündeki arabaya doğru ilerleyen bir adam vardı. Tuhaf olan babamın öfkeyle bağırıp çağırdığı bu adamın gayet soğukkanlı bir şekilde elindeki dosyaları uzatmasıydı. Babamın buz gibi bakışları kağıtlara takılı kaldı bir süre, ardından elinin tersiyle kağıdı yere savurdu.

Ağabeyim henüz eve gelmemiş olmalıydı. Böyle bir durumda köşede durup olan biteni izlemezdi, şuan komşularımızın yaptığı gibi.

"Vah, vah. " dediğini duydum çaprazımdaki elektirik direğine yaslanmış kadının. "Gece gündüz çalışıyor ama yine de borçlarını ödeyemiyor. Yakında evden atılırlar. " Komşu kadın beni gördüğünde soğuk bakışlarım yüzünde gezindi. "Babana destek ol, kızım. " dedi bana elini sallarken.

Kaldırımda durmuş birbirine bağıran iki adama baktım. Babamın çıplak ayakları karın üstündeydi, avukat adam ise takım elbisesinin içindeydi. Babama tepeden bakıyordu, konumunu bil, der gibi.

Çiçekler ÜşümesinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin